20 Temmuz 2009 Pazartesi

GÜLE GÜLE VEDAT ABİ...


Öncelikle tüm spor camiasının, Okyar ailesinin ve Sergen Yalçın'ın başı sağolsun. Güzel insanlar hakkaten bir bir gidiyor işte. Yaprak dökümü yeniden başladı. Sabah Müzeyyen Senar aklıma düşmüştü. Ulan dedim kadın nasıl oldu acaba? Sonra Vedat Abinin ölüm haberini aldım. Gerçekten çok üzüldüm. Süleyman Seba ile birlikte bize Beşiktaşlılığı öğreten adamlardan biriydi. Ölümü ile futbolun zerafeti yara aldı, yeşil sahalar siyaha döndü, İstanbul bir beyefendisini kaybetti.

Neyse söylenecek çok fazla birşey yok, önümüzdeki maçlara bakıcaz değil mi Vedat Abi?

Nur içinde yat...

17 Temmuz 2009 Cuma

MAĞAZA ÖNLERİNDE BEKLEŞEN EBLEH SURATLI ERKEKLER KİM?

Kadınları bilen bilir, hayvan gibi alışveriş yaparlar. Kapitalizmin en büyük motorlarıdırlar. Ayyy ne kadar şirin diyerek bişeylerin yanına yaklaşırlar. Söz konusu kadının yanındaki erkek de bir süre peşi sıra o şirin şeylerin yanına yaklaşır. O şirin şeylerin sonu gelmez. Erkekler hep kadınların şirin saydığı birşeylere yaklaşır durur, yakınsar. Kadının şirin saydığı şey bir türlü ele gelmez. Kadın elinde 2000 tane şirin şeyle soyunma kabinine girer çıkmaz. Soyunma kabininden uzanan bir el bana 36 sını bul bunun der. Erkek gider 36 sını aramaya. 36 sını bulup getiren erkek soyunma kabinine parmakları ile tıklar. Sevgilim al 36 sını buldum. Ses gelmez. Boş bir kabine sevgilim dediğini çok geçmeden anlar erkek zira kadını arkasından bu nasıl der üzerine geçirdiği yeni birşeyle. Bak 36 yı buldum dersin sevinçle, yüzüne bakmaz. Ay o ne biçim der. Şirin şey ne biçimdir artık?? Erkek elinde gittikçe çirkinleşen 36 ya bakakalır. Soyunma kabininin kapısı suratına kapanır. Çirkin 36 yı yerine götüren erkek geri gelir. Sence bu nasıl der kadını. Güzel dersin değil der, çirkin dersin ay sen de hemen geçiştiriyorsun der. 3 saat geçer. Erkek içinden anasını sikim ben böle işin, oymağını siktiğimin dünyası! Alışveriş sektörüne ayağım girsin gibi naif olmayan cümleler geçirir. Oysa bi gömlek bakma üzere girilmişti tükkana. Hani verdiğin sözler sevdiceğim diyemez. Kayahanı o an çok iyi anlar. Karanlıklar felan. Pardon bunun 36 sı var mıydı der erkek yeniden mağaza görevlisine. Ulan madem 36 sı oluyor, 36 sını alıp girsene içeriye diyemez sevdiceğine. Bu hep böyle devam eder. Kadın çıkar yeni bir şirin şey bulur, yeni bi kabin, yeni bi 36 numara. Çirkinleşir ortam. Prometheus erkek of ulan nedir bu çektiğim der ve patlar kadınına!! Sikerim 36 yı! Ben mağazanın önündeyim diyerek ters çıkar kadına. Erkekliğini ispat eder ortama. Agresif bir surat ifadesi takınır. Kadını anlar ki erkek hakkaten sinirlenmiştir artık. Ses etmez. Peki canım der. O uysal peki canım ile erkek aslen ekosisteme gördüğünüz gibi olaylar benim kontrolüm altında mesajı verir memnuniyetle. Gördüğünüz gibi ben burda mal gibi kadınımı beklemiyorum, o benim mağazanın önünde beklediğimi bildiği için hemen de utanarak işini çabucak bitirip yanıma gelecek der. Görürsünüz am bitleri der. Ultimatomumu verdiğimi hepimiz gördük der. Mesaj nettir, budur. Ki genelde de bunu mağazada çalışan kızların duymasına yetecek ses yüksekliğinde söyler ki o kızlarla göz göze gelip gülüşsünler. Ama erkek gülüşmez, serttir. Çünkü herkes bilir ki tüm kızlar alışverişi sever ve tüm erkekler alışverişten nefret eder. Bu toplumsal bir kuraldır, bu medeniyetimizin can damarlarından biridir. Mağazada çalışsa ne yazar! Kadın kadındır işte. Seni de bıraksam ne biçim alışveriş yaparsın biç ne gülüşüyon bana der içinden! Alışverişten nefret eden erkeğimiz kendinden emin adımlarla mağazadan çıkar.




Erkeğimiz mağazanın önüne gelir gelmez bir sigara yakar. Yoldan gelip geçen güzel kızlara bakmaya başlar. Sigarası biter. Bir aşağı bir yukarı yürür. Niye yürüdüğünü unutur. Artık yoldan geçenler iki gözlü, burunlu, iki kulaklı, parmaklı parmaklı yamuk yumuk canlılar gibi görünmeye başlar. Ayak bilekleri zonklamaya başlar. Bir sigara daha yakar. Söz konusu erkek bir süre sonra ama gerçekten "Lan ben niye burada ayakta duruyordum acaba?" diye soru sorar kendi kendine. İşin içinden çıkamaz birden ve olaylar gelişir. Yere çömelir, kalkar. Patlamalar, düşünceler, çözümlemeler, analizler, yapıbozumlar, sürrealizm peşi sıra gelir. Sanki saçları birden uzar. Bir beyin fikir fırtınası yaşar kendi kendine. Artık o erkeğin kafatası tüm bir insanoğlu gelişiminin anayurdu olur. Berraktır herşey. İki karadelik gibi bakan gözleri felfecirdir. Sol göz tiklemeye başlar. Bu yüzdendir ki alışverişini bitirmiş neşe içinde çığlık çığlığa yanına gelen hatununa angut gibi bakar er kişi, boş boş bakar. Çarşı pazarda mağaza önlerinde bekleşen ebleh suratlı erkeklerin iç yüzü budur efendim. Ama derhal çocuk taklidi sesler çıkararak konuşan hatun erkeğini hayata dönderir. Erkeğimiz de hemen kendini neşeli biri sanıp güle oynaya hatunu ile yoluna devam eder gerzek gibi. Kadın erkeğin eline vermiştir çantaları, bi de erkek haberi olmadan bunları taşımaya başlar. Kafasını arkaya ata ata kahkahalar atar erkek. Kurtuldum der sevinir. Tabii ki bu deli neşesi bir sonraki mağazaya kadar sürecektir. Sonuç olarak, erkek düşünmeye mahkum bir hayvandır efendim. Netameli günler dileriz...

DÜŞÜ NE BİLİYORUM...

Hayatını arka bahçelere adamış bir kadın. Gerçekten de hemen hemen hepsini görmüştür kanaatimizce. Rengarenk bir düş olmuştur bahçelerinde hayatın, tam da arkasında. Gizlemiştir kendini belki de. Çok ölen mi bilir yoksa ölecek olan mı sorusuna cevap vermiştir varoluşuyla. Siz hiç öldünüz mü der sanki her şiirinde. Evet diyemezsiniz çünkü o gerçekten ölmüştür artık mecazı kalmamıştır mealen. Şiirler yazmıştır badem ağaçları gibi ekmiştir onları da yerlerine. Çiçekleri yeşerir her haberdar olan bünyede, zamanı gelince... Fakat ne yapsa da, o karanlığın sol eline sahip bedenine, beynine laf geçirememiştir. Bu denli bir üstbakış ile fiziksel olarak devam edememiştir yaşamaya , çok anlaşılır. Fakat bizim karanlığımıza aydınlık olmuştur eni sonunda o sol eli ile, karanlık bir ışık yayarak, tam da beynimize saplayarak parmaklarını, anlamak için hakettiğimizi vererek, acıtarak. En nihayetinde sürekli bir tekrardan başka birşey görmediğinden, bırakmıştır arka bahçe gezintilerini artık Nilgün Marmara, şu iki adımlık dünyada, gördüklerini bize bırakarak...





Kimdi o kedi, zamanın
eşyayı örseleyen korkusunda
eğerek kuşları yemlerine,
bana ve suçlarıma dolanan?

Gök kaçınca üzerimizden ve
yıldız dengi çözüldüğünde
neydi yaklaşan
yanan yatağından aslanlar geçirmiş
ve gömütünün kapağı hep açık olana?

Yedi tül ardında yazgı uşağı,
görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
ve bağlanmıştır körler
örümcek salyası kablolarla birbirine
sevişirken,
iskeletin sevincini aklın yangınına
döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.

Yine de, zaman kedisi
pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
çekerken beni kendi göğüne,
bir kahkaha bölüyor dokusunu

düşler marketinin,

uyanıyorum küstah sözcüklerle:
Ey, iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini
gördüm ben!

13 Temmuz 2009 Pazartesi

31 ÇEKMENİN TARİHSEL SÜRECİ YA DA İÇİNDEKİ ERGENİ ÖLDÜRMEK...


Üstteki fotoda tarihte ilk osbir çeken insanı görüyoruz...



Evet sevgili mastürbasyon duayenleri. Gelin itiraf edelim, durmadan 31 çekmek akla zarar bi uygulama. İzbe bi karanlıkta garip garip hareketler. Bi nevi air sex! Şimdi de sizleri osbir belgeseline davet ediyorum. Üstüne üstlük belgeselin sonunda sizi inanılmaz bi sonuçla bekleyeceğim. Herkes yerini alsın, çekirdekleri çintmeye başlayın. Daha şimdiden azalan şlak şlak seslerini duyar gibiyim : ))) İlgi var yazıya.

Tarihte osbir

Osbir insanlık tarihi kadar eskidir diyeceğimi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz zira ilkçağlarda osbir diye bişey yoktu. Çünkü ilkçağdaki atalarımız azar azmaz pompayı basıyordu. Ne osbiri. Millet paso sikişiyordu, domaltıyordu birbirlerini. Domaltmayı burada aşağılama amaçlı kullanmadım. Zira doggy style o zamanlar tek bilinen pozisyondu. Bilen bilir hayvandan halliceydik o dönemler çünkü. Neydi o günler... Neyse ne zamanki yerleşik hayata geçildi işte orada osbir filiz verdi. Niye? Çünkü libido yerleşik düzene geçmedi. Çünkü artık evli evine köylü köyüne oldu. Namahrem başladı. Muhtar seçildi. Milletin karı kızı belliydi artık. Dolayısıyla öyle her azan sikişe koşamadı. Sikişe koşamayanlar kimdi? Elbette ki ergenler. Baktı adam sikişemedi ilk sivilce çıktı. Tarihteki ilk sivilce çıktı!!! Her azanın sivilcesi mi çıkıyordu? Tabii ki hayır. Sonuçta karısı olan yine pompayı basıyordu. Doggy style yerini artık misyoner denen pozisyona bırakmıştı çünkü artık herkesin yatağı vardı. Kadınlar sırt üstü yatınca rahat etti. Erkekler de kadınları görerek yapmayı çok sevdi, göğüsleri seyretti bıngıl bıngıl olay esnasında neyse bunlar başka bi yazının konusu, biz konumuza dönelim. Gariban ergenlere. Ergenler ilk osbirlerini o dönemler atmaya başladı. Yerleşik hayat ergenlerin kabusu oldu. İçindeki ergeni öldürmeyenlere hayat her daim kabus oldu.



İlk osbirciler hayal dünyasında yaşıyorlardı. Gözlerini kapatıp kendilerini azdıran kadınları düşleyerek sıvazladılar. Kuşe kağıdın icadından sonra ergenlerin gözlerini açması ve Playboyların bazı sayfalarını birbirine yapıştırmaları hiç de zor olmadı. VHS ve BETA kasetlerin icadı ise ergen dünyasında bir nümayişe neden oldu. Bir devrim olmuştu! Allahım or Jesus bu nasıl bir güzellikti. Artık hayal etmeye gerek yoktu. Sesli sesli, hareketli hareketli bi sürü turist kadın seksi! Ayaklandı herkes sevinçle. Kan basıncı arttı herkesin. Kasedi takan yerlere gaste kağıdını serip verdiler veriştirdiler ortamlara. Ve artık günümüzde DIVX şu bu. Klavyelerin üzerleri çorba dökülmüş gibi herşey yapışmış.

İşte kısaca 31 denen olgunun tarihsel sürecini inceledik. Şimdi gelelim işin tanımına ve erbabına. Nedir bu osbir? Kimdir bu osbirci? Nerde yaşar? Ne yer ne içer? Usta bi osbircinin belirgin özellikleri nelerdir? Buyrun hep beraber eğilelim mevzuya. Şlak şlak sesleri iyice kesildi artık yazıya gömüldü osbirciler kjlhasdkjasd


Öncelikle osbiri yakından tanıyalım. Osbir, erkeklerin kendi kendine bi köşeye çekilip çeşitli sesler çıkararak bacaklarının orta bölümündeki bi organa kan yürütüp, o kanı orada daimi tutmak için sürekli organı elleriyle sıvazlamakla başlar. Osbirin en önemli kuralı budur. Organdaki kan basıncını sabit tut ve sıvazla. Bi noktadan sonra artık organdaki kan miktarı organı patlatacak noktaya geldiğinde ise içinden mayonez gibi şeyler fışkırması sonucu haykırmak. Şu ana kadar organ diye söz ettiğim şeyi soracak olursanız bildiğin yarrak işte. Ayıp olmasın diye organ dedim. Nerden baksan 5 kere organ dedim çünkü. Mayonez gibi şey de sen ben işte. Anlıyorum ve devam etmek istiyorum. Penis ve ergen. Başbaşa. Tek başına yapıyon ama bak bunları olm. İyi düşün kendini. El deli gibi hızlı hareket ediyor. Ağızdan Ebru Şallı'nın plates yaparkenki nefes verişleri gibi sesler çıkarıyon bi yandan, küf küf küf!! O sırada yanına uzaylının biri gelse rezil olursun. Anlat bakalaım mevzuyu aliene. Neyse işte bi osbircinin olayı budur. Spermlerini etrafa fışkırtmak. Tek derdi bu am beyinlinin!!!

Ve evet şimdi bu mükemmel girizgahtan sonra asıl mevzumuza gelelim. Hem de belgeselin sonuna geldik. Sizlere söz verdiğim gibi inanılmaz bi sonuçla bekledim sizi burada!!! Açıklıyorum!!!

31 çekmek gaylik emaresidir!

Azalan şLak şlak sesleri yerini hıçkırıklara, hönkürerek ağlamalara bıraktı bakıyorum kjahsdkjhaskjld

Duyduklarınıza inanamadınız değil mi? O halde anlatayım da siz de hak verin osbirciler. Sik elde birden neye uğradığınızı şaşırdınız değil mi ibneler sizi! Evet olm! Düşün bak ne yaptığını. Rutin aralıklarla eline veriyon. Evet eline vermiyon mu? Veriyon. Yahut başka açıdan yaklaşalım olaya. Eline alıyon!!! Almıyon mu? Alıyon. Üstüne üstlük hem eline alıyon hem de bi erkeğin eline veriyon. Sonra da bi penisi eline aldığın yahut bi erkeğin eline verdiğin yetmiyormuş gibi boşalıyon! Evet çünkü hoşuna gidiyor!! Resmen gay pornosu gibi adamsın. Gay orjisi demektir 31. Demek ki sen gay değil bi sürü gaysin! lkajshdlkjasd O yüzden bak dikkat et çok osbir çekenler çok maço olur. Neden? Çünkü utanıyor az evvel anlattıklarımdan ötürü. Erkeğim lan ben diye ispata giriyor çaresizce topluma oysa adam gay. Maçolar gaydir! klajshdlkjasd Ağlamayın lan! Karı olsa osbir neden çekeyim ağabey diye titreşen Hentai gözlerinize kafam girsin lkajsdlkjahsd Adam olun olm ergenler!!!

Yalnız şlak şlak sesleri tekrar gürlemeye başladı duydunuz mu? klajsdkljahslkjd Yarım akıllı pezevenkler sizi be! Bi de baba olacaksınız lan siz ilerde, çocuk büyüteceksiniz ajklhsdlkjasd Basınç yükseldi, adam unuttu az evvel okuduklarını zira az evvel yine azdı. Azar azar...

Hadi bakalım. Bir sonraki belgeselimizde görüşmek üzre. Bye for now biçız...

1 Temmuz 2009 Çarşamba

PAPATYA GİBİSİN BEYAZ VE HİNCE...

Bugün sizlere Tango dansını tanıtmaya karar verdim. Dans en az bir kişiye ihtiyaç duyan bir hareket çeşididir. Tango da en az 2 kişiye muhtaç bir devinimdir. Bir nevi salon dansıdır. Salonda edin. Tango bir dans mıdır bana göre dans değildir, bir yaşam biçimidir. Mahkemeye başvurup adımı T&T Tango olarak değiştirmeyi bile düşündüm kimi zaman. Yazı başladı bence. Tango Pasyon!!!



Sevgili internet duayenleri sonuçta siberuzayda yaşayan sanal tiplersiniz, siz bilmezsiniz ama Tango garip bi dans. Bi erkek bi kadın karşı karşıya geliyor. Genelde hasım oluyo bunlar zannımca. Zira pek agresif bakışıyolar. Aynı zamanda da şehvetli ve histerik. Bu ön sevişmeye daha fazla dayanamayan erkek çekiveriyor karıyı kendine doğru sonra başlıyo tango. Ritmik ve eşzamanlı beden hareketleri. Arada kafayı sertçe çevirip acaba dans partnerim hala yerinde duruyor mu diye göz göze bakışmaç. Yerinde durduğu anlaşılınca kafaları tekrar sertçe çeşitli güzergahlar, rotalar belirlemek üzere çevirmeler. Bi süre belirlenen rotalar doğrultusunda hızlı ayak hareketleri, dudakları birbirine değdirmeç, nefesler birbirine karışıyor, bedenler kımıl kımıl birbirine yapışık. Nerdeyse yere yatırıp sikecekler birbirlerini. Gergin bi ortam. Bunlar bi süre bu şekil oynaştıktan sonra işte tangonun püf noktası “taşşaklara tekme hareketi” başlıyo. Karı adamın taşşaklara tekme atıyor sonra adam da ona atıyor. Ama arkadan atmaya çalışıyorlar. Bazen de önden. Arkalı önlü ama böyle. Hıpızlı! O ona o ona amına koyim. Tekmeler havada uçuşuyor. Ama kimse oturtamıyo şöyle bi esaslı tekme taşşaklara. Hep boşa gidiyo. Ama erkekler kadınların taşşakları olmadığı için nereye tekme atıyor belli değil. Bunun nedenini ortaya çıkarmak benim için hiç zor olmadı zira geçen arkadaşlarla bulduğumuz Paleontolojik çağlardan kalma bi fosilde alenen görünüyo bu. İki ilkçağ gayi taşşaklara tekme atarken donmuşlar kayanın içinde. Resmen kayanın içinde Tango yapan ilkçağ gayleri !!! Antropolojik gözlemlerim doğrultusunda söyleyebilirim ki sanırım ilk çağda yapılan tangolar gay dansıydı. Yoksa neden taşşaa tekme gibi bi figür içersin di mi lan? Aldatan sevgiliye içli bi serzeniş aslında bu tekmeler bence. Kıskançlığın dışavurumu. Bir isyan başka kişilerle yapılmış pompaya. Hemen akabinde gözlerdeki tutku ve şehvet ile de bir affediş öyküsü aynı zamanda, ama hırçın.



Şimdi neden hasım gibi baktıklarını anladınız mı eşlerin birbirlerine Tangoda? Anlamadınız mı? Hiperaktif piçler sizi! Konsantrasyon bozukluğunuza ayaam girsin! Yazının başını unutan adama Tango anlatıyoz biz de burada!!! Sen anca iki elini havaya kaldır şıklat sonra da hoppidi hoppidi dizlerini kır, zıpla! Dans bu mu?!!! Nerde erotizm? Değdirmeç, duygular? Sert kafa hareketleri? Bu nasıl dans? : (( Kızlara sarılabilmek için dans kurslarına git sen anca. Pıtı pıtı yürü yanlarına, papatya gibi beyaz ve hince! Öküz!!!

İşte böyle sevgili dans tutkunları. Tango böyle bir dansımız. Umarız herkes kendine cillop gibi tango partneri bulur günün birinde. Ağzının suyu aka aka Tango yapar partneriyle. Ülkemizde bir tango dansı öncesi yaşanmış bi diyalogla bu kültürel fıkramızı sonlandıralım. Netameli günler dileriz…

- Benimle Tango eden mi ?
- Ben bilmem oynamayı !!!
- Aman biz biliyoz da mı oynuyoz.

Bye biçız…

BANA MESLEĞİNİ SÖYLE SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM!!

Şimdi öncelikle şu haberi okuyunuz.

http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=1112811&Date=01.07.2009&b=Bakan%20Gunayin%20escinsel%20meslektasiyla%20ask%20diyalogu&KategoriID=12&ver=53

He okudunuz mu? Ok gelin şimdi etrafıma. Şimdi arkadaş haberin başlığına bakalım "Bakan Günay'ın eşcinsel meslektaşıyla aşk diyaloğu" Geçen Tayyip Bey de Yunanlı meslektaşım diyordu. Alla alla? Başbakanlık diye bi meslek de var demek ki? Kültür bakanlığı diye bir meslek mi var olm?

- Oğlunuz ne iş yapıyor?
- Kültür bakanı.



Yok ya?! Nerden mezun olunuyor lan bu meslekler için? Bilelim yani. Çünkü iyi parası var bu işlerin. Yahut diyelim Tayyip Bey ve Ertuğrul Bey iktidardan indiler. Napıyolar yeni iş bulmak için? Yunanistan'a cv mi yolluyo Mozambik'e felan. Sağ üstte güzel bi vesikalık. "10 yıl deneyimli başbakan.Ülkenizi en iyi şekilde yönetirim ))) Referans : Abdullah Gül."

Doğru dürüst Türkçe kullanın. Asıl meslekleriniz nedir biz biliyoz onları, kandıramazsınız!

DEPRESYONİST KİMDİR?



Depresyon çağımızın en büyük hastalıklarından. İnsanımız depresif. Sürekli depresyona giren adama depresyonist denir. Oysa Orta Çağda kimse depresyona giremiyordu. Güya bir de ilerledik, şimdi ota boka depresyona giriyoruz. Neden acaba? İşte bugün bunların nedenlerini mi araştırıcaz?


Yaptığım araştırmalara göre dünyada ilk depresyona girmiş insan Anadoluda yaşamış bir çoban. İnanılmaz di mi? Adı da Memili. Koyunlarını kurtlar domaltıyor diyeymiş. Yarramı araştırıcaz! Baa ne lan ne araştırıcam! Gidin siz araştırın. Hem niye Orta Çağda yokmuş peki bu depresyon denen sikkoluk? Adam kılıçla geliyor karşıdan, evini basacak büyük ihtimal ama sen depresyondasın o yüzden adamla kavga etmiyon. Adam sikler mi? Siklemez. Tek bir kılıç darbesi ile o depresif kelleni kancık bedeninden ayırır. Karına tecavüz eder, çocuklarını yer. Yuh amına koyim. Bu karşıdan gelen adam da az hayvan değilmiş bu arada ha! Orospu çocuğu neyse. Hele ki ilkçağda hiç yok. Ya da diyelim sen depresyona gir bakim bi ilk çağda, toprağa bakıp düşünürken daha ne olduğunu anlamadan iliğini emer, saçını başını yolar, kemiklerini kırıp yer seni bi T Rex. Belki de Natural Selection denen şey bu olsa gerek. Sonuçta depresif birey güçsüz bireydir. Yaşamasın. Optimist, neşeli piç güçlü birey, o yaşasın. Araştırma yapar, onu eller, buna değdirir. Ne yenir, ne yenmez bunlardan öğrenilir. So gay. Sen şükret insan haklarına, demokrasiye, saykolojiye ki hala yaşamana izin veriliyor allahın depresifi! Mükemmel şarkılar var onları dinliyon. İlaç veriyoz bi de sakinleş diye. Hay amına koyim senin!



Demek ki depresyon diye bi hastalık yok aslında götümüzden uydurmuşuz işte. Olsa eskiden de olurdu. Moderniz felan ya artık tükettiklerimize uygun hastalıklarımız olsun diye işte. Kalkıp zatülcenp oldum deyip ağlamaya utanır olduk çünkü. Düşünsene zatülcenp olmuşun yahut hıyarcıklı veba olmuşun. Söyleyemen, insan içine çıkaman. Ama işte “Doktora gittim depresyondaymışım :((“ demek hoşumuza gidiyor hele bazılarımız majör depresyondayım deyip iyice havalara giriyo sanki normal depresyon az bişeymiş gibi. Kapitalizmin bizi getirdiği yere bak! İlla daha büyük olacak her şey, hastalıklarımız bile. Böbürlene böbürlene majör depresyondayım diyoruz. E noluyo o zaman götüm? Daha mı beter bunalıma giriyon? Minör depresyona girsen karı gibi ağlarsın kesin piç! Majörmüş! Depresyon depresyondur lan işte büyüğü küçüğü mü olur. Orta çağda hiç bi boyu yoktu hem. Belki de giren giriyodu ama kimse kimseye karı gibi, depresyona girdim hem de acaip büyük girdim felan demiyodu! Girip çıkıyodu. Sana noluyo? Hemen bi afralar tafralar depresyondayım hem de majörmüş felan. Ben napim yani sen depresyona girdiysen hem? Baa niye anlatıyon? Belki ben hiper depresyondayım ne biliyon? Ama zaten bilmek istemezsen ki! Çünkü bence depresyon çok ciddi bi dikkat çekme çabasıdır! Ama yemezler koçum. Ya da yerler de benden çektiğin dikkat bi işine yaramaz olsa olsa taşşak geçerim senlen. Bugün depresyona giren yarın Ergenekondan içeri girer felan derim. Depresyonmuş! Bana mı sordun da girdin, şimdi de çıkmak için benden yardım bekliyon maymun! Hatta bence bütün saykolojik hastalıklar dikkat çekme çabasıdır. Sakın bana kalkıp günümüz toplumunda bireylerin yalnızlaşması martavalını anlatmayın amına koyim, ilk çağı düşünün sadece. Karanlığın ortasında vahşi doğanın ortasında, dinozorların, mamutların ortasında, saçı sakalı birbirine girmiş adam oturuyo yazık depresyona girmiyo sen giriyon öyle mi? Siktirin ordan. İşiniz gücünüz yok ondan depresyona giriyosunuz işte götler! Sırf Dostoyevski, Jim Morrison, Camus felan bunalıma girmiş diye siz de bunalıma giriyosunuz. Özentiler! Hepiniz yalancısınız! Netameli günler dileriz…