22 Ekim 2009 Perşembe

KAR PAYIYMIŞ !!!

Merhaba beybs. Beni soracak olursanız yaraktan hallice kürekten kötüceyim. Yani mükemmele çok yakınım. Ya siz nasılsınız diye sormayacağım çünkü baa ne olm alla alla. Mis gibi evinizde internete girip, o site senin bu blog benim gezip tozuyorsunuz işte. Demek ki canınız sıkılıyor. Canı sıkılan adamın hali vakti yerindedir, keyfi gıcırdır. Kendine meşgale arıyordur. Demek ki hepiniz bir dağ keçisi kadar iyisiniz. O yüzden geçelim bu martavalları.

Açılımlar nasıl gidiyor ama? Bence gayet güzel, herkes açılsın. Yazlıkta Burhan amca vardı bizim, sürekli açılırdı denizde. Sürekli açıldığı gibi kafasına da hep beyaz bir şapka takardı denize girerken. Burhan amca her açıldığında, biz de oğluyla sahilden çok çok uzaklarda bir beyaz şapka silüetine bakarak "Oha bak Burhan Amca" derdik. Oğlu da tam gerzekti, babasına amca derdi. Oysa orada görünen tek şey beyaz bir şapka zannıydı, Burhan Amca'nın olması gereken ama biz onu Burhan Amca zannederdik. Belki de köpüren bir dalga kırılımıydı. Çok sevinirdik. Bu açılımlar da Burhan amcanın şapkası gibi. Uzaktan görünen, beyazca. Umarım bu beyaz şapka da yaklaştıkça Burhan Amca olur. Yalnız fazla da açılmamak lazım gelir zira bu topraklarda genelde yüzme bilinmez. Her yaz boğulan boğulana. Umarım Yıldırım Demirören de tez zamanda Fenerli olur.

Hayattan o kadar sıtkım sıyrıldı ki artık bir konu üzerinde 2 dakkadan fazla duramıyorum zira konunun anlamı kayboluyor. Ben bir konuyu düşünmeye karar verdiğim anda o konu anlamını yitiriyor. Konuları düşünmek ciddiyet istiyor ama hayat ciddi olabilmek için o kadar kısa ki. Bize müsaade etmiyor hayat, geçip gidiyor, ciddi olamıyor insan çünkü bir sürü konu var çünkü çok fazla konu var. Hangi biri üzerinde ciddi olalım ki? Zaman yok. Misal ne zaman birisi birine seninle ciddi düşünüyorum dese derhal davullu zurnalı oynama halinde piste çıkıyorlar. Gerdan kırıp, göz süzüyorlar, halay çekiyorlar. Demek ki kimse ciddi olamıyor. Ciddi olmak ne garip bir şey. Bence ciddi görünen insanlar sadece aşırı yetenekli insanlar. Kimse anlamıyor onların rol yaptığını. Kimse anlamayınca bu kez de ciddi insanlar rollerine o kadar kaptırıyorlar ki kendilerini bu kez de gerçekten de ciddi sanmaya başlıyorlar kendilerini. Ve başlıyorlar kararlar vermeye çünkü ciddiyet karar mekanizması gerektiriyor. Ciddi adamlar kararlar verir. Kararsızlar ise her daim pasta dışı gösterilirler, ciddiyetsiz bulunurlar. Yani bir taraf olmayanlar bertaraf olur. Ne laf ama!!! İlla bir taraf olacağız yani. Hay amınıza koyim ben sizin. Dünya üzerinde biz doğmadan önce doğmuş insanların bulduğu her hangi bir fikir kümesini özümsemek ve kabullenmek zorundayız. Olaya bak!? E belki gelmemiş, daha doğmamış benim adam? Belki benim o adam? Bu adamların da amına koyim ben. Bence tüm insanlığı bir yüz sureti olarak düşünürsek bu adamlar bence sivilce. İçlerinde cerahat var, irin var. Bunları güzelce sıkıp temizlemeliyiz yüzümüzü. Adam gibi yaşayıp siktir olup gitsenize? Yok bin türlü fikirler, sistemler, yaşam kuralları, inanç sistemleri kurmuşlar sik kadar hayatları içinde. Ulan 70 yıl yaşayıp ölen saçma sapan canlılarız işte! Nedir yani bunu kabullenememek? Ne anlatıyon bana nasıl yaşamam gerektiğini? Sana ne istediğim gibi yaşarım. Benden önce geldin diye ne lan bu tertipçilik? Anlamın yok işte ibne. Dünya bile 5 milyar yıldır var. Bu bile kafi. Evreni anlatmayacağım bile. Yani boşu boşuna anlamlandırmaya çalışma 70 yıllık zavallı mevcudiyetini. Yok işte devamı! O kadarsın. Yok işte öyle geçmişi, şimdiyi ve geleceği içine alan bir yapı. Gerek tarihsel, gerekse metafiziksel anlamda. Yok. Olamayacaksın onun bir parçası. 5000 yıl sonra kim sikleyecek seni mal? Ama yok işte kimse dinlemiyor bunları yani bunları derken bu anlattıklarımı diyorum bunları derken. İlla ciddi olacan yani yoksa kimse sikine takmıyor seni. Kendin bile. Ciddiyet aranıyor her daim. Ve ciddiyet de illa ki karar verip bir fikre tutunmakla oluyor. Bu kez de tutarlı olanlar baş tacı ediliyor. Ciddiyet evresi geçti. Şimdi tutarlılık zamanı. Tutarlı olmak ne demekse. Mankafa, hödük ve tutucu olmak yani. Susmak nedir bilmemek. Biz var susmak nedir bilmemek. Takımına tezahürat yapan mükemmel bir Kızılderili taraftar topluluğu gibi bu, susmak nedir bilmemek. Ben var susmamak.

İnsanlar sürekli konuşuyor. Oysa konuşmanın hiçbir önemi yok. Önemli olan yaşamaktır. Pek sevgili Hakan Günday’ın da dediği gibi “teorinin anasını siken pratik” müsaade etmez konuşmanın yaydığı enerjinin etrafa yayılmasına, ortamı domine etmesine. Aslolan yaşamın kendisidir. Sen istediğin hikayeyi anlat, önemli olan yaşadığındır. Aslında herkes konuşmadıklarıdır, anlatmadıklarıdır, yitirdikleridir. Önemli olan önemi olmayanlardır. Bir sıcak çaydır bazen her şey bazen de paradır. Hahhaha Para nerden çıktı di mi? Para işte tüm hepimizi bu hallere düşüren. Misal para olmasaydı hiç birimiz şu an bu modemlerle bir yerlere bağlanıp milyarlarca web sitesinin içinde bi yerlerde kendimizi tanımlamaya çalışıyor olmayacaktık. Anlattırma bana şimdi, iyi düşün bulacaksın nedenini. Misal parası olmayanın internet bağlantısını keser Türk Telekom. Para yüzünden dört duvar bir yerlere tıkılıp akşama kadar yapmak istemediği işleri yapıp, öğrenmek istemediği dersleri öğrenip konuşamayan, yaşayamayanlar gece olunca nete dalıp yaşamaya, varolmaya çalışıyor. Aman neyse...

Şimdi gelelim yazının ana fikrine. “Biz böyle ne yapıyoruz olm? Hakkaten???”

Genç – ah ah ah ben daha 21 yaşındayım, sen ise 58 yaşındasın ah ah
Yaşlı – Ben 58 yıl yaşadım, sen nereden biliyorsun 37 yıl daha yaşayacağını?
Genç – ah ah ah ah

Netameli günler dileriz...

Not : Ünsal Hocam keyf içinde, nur içinde yat. İyi ki rastgeldik sana...