28 Şubat 2010 Pazar
CNBCE DE YAYINLANAN STAR WARS ADLI DİZİYİ HİÇ BEĞENMEDİM !!!
Her Pazar ceza gibi. Zaten ertesi gün Pazartesi, bi de bu çıktı başımıza. İnşallah yayından kalkar. Ne saçma bi dizi öyle o. Bölümleri 3 saat mı ne. Uyuyorum uyanıyorum hala devam ediyor. Zaten komple Dünyayı Kurtaran Adam adlı güzide filmimizden kopya. Güçte sapma var felan. Ne gücü olm ne diyosunuz siz? Manyak gibi laflar. Dizide oynayan tüm tipler abuk subuk. 9 sallanan gözlü, 70 santim kulaklı, 650 kilo, 15 kollu, bazılarının kafası bile yok. Resmen freak şov.
Bi de yeşil bişey var. Kertiş midir maybaş mıdır nedir. Sikim kadar boyu var türlü türlü huyu var. İngilizcesi de acaip boktan. Konuşmayı bile bilmiyor daha ama gücüne gidiyor her şey. Kimle tanışsa burun kıvırıyor, dudak büküyor herşeye. Resmen çirkin, buruşuk ve cüce diye bunalımda. Bi kulak var adamda görsen. Benim hakkımda ne konuşuyorlar acaba diye onu bunu dinlemekten babanne kulağı gibi olmuş kulakları, kapı deliklerinden rahat sokabilsin diye de uçları sivrilmiş. Dedikoducu piç! Her boka nane. Herkeste bi kusur arıyor. Dediğim dedik bi ambiti. Her boku kendi biliyor sanıyor. Açıkçası evime sokmam bunu. Pis pis de kokuyordur kesin. İltihap kapmış kıllı yeşil bir etbenine benziyor kısacası. Işın kılıcından kısa Jedi mı olur lan lkajshdlkajhsdlkasd
Bi de bi tane kraliçe vardı. Bi ara Natalie Portman oynuyordu ondan sonra birden ilkokul öğretmeni tipli bi karı çıktı ben kraliçeyim diye o oynuyor şimdi. Allah allah siz bizi sersem mi sanıyorsunuz lan? Dizide devamlılık yok. Kah Ewan McGregor oynuyor kah Harrison Ford. Hop öbür bölümü izliyorum yoklar. Olacak şey değil.
Hah şimdi hatırladım bi tane adam var bi de, simsiyah kıyafetlerle geziyor ortamlarda, pelerinli. Bu ayrı bi montofol. Uzayın kabadayısı gibi önüne gelene bulaşıyor. İşi gücü hır gür. Kafasına da çöp kutusu geçirmişler. Sanki ayağına bassam kafasından kapak açılacak, ben de çöpümü içine atacam gibi. Ama bunu görsen ne havalı sanıyor kendini böyle. Ha bi de o yeşil yaratıkla hiç geçinemiyor. Lan adam allahından bulmuş zaten bi de sen ne uğraşıyon? Bırak adam halına yansın. Gerçi sen de az hilkat garibesi değilsin ha! 55 santim kafan var buna mukabil 100 santim vücudun aksjhdlkasdsjdhlkajsd Koca kafalı götten bacaklı bi piç! Bence içinde Ramiz Dayı var bunun. Arada boğazındaki balgamları temizlemeye çalışmasından belli. Garip garip sulu ya da su buharı gibi sesler çıkarıyor sohbet esnasında. Adamın sinirden vücudundaki sular ısınıyor. Komple sinire kesmiş bu arkadaş. Olayı ne anlamadım. Odun sobası gibi adam. Bunu da evime sokmam. Bizim mahallede bakkala gidemez bu, ekmek alamaz. Metrobüse binse döve döve aşşa atarlar o derece agresif. Uyumsuz piç.
Üf daha fazla anlatamıcam çok sıkıldım. Kısacası tam bir fiyasko bu dizi. Lütfen yayından kaldırılsın. Rezalete çok yakın. Ve CNBCE kanalını da kınıyorum bu vesileyle. Onca güzelim dizi varken bunu seçmeleri anlaşılır gibi değil. Fok!
26 Şubat 2010 Cuma
ONU BENDEN SİZ ÇALDINIZ, CİHANGİR SOKAKLARI...
Geçenlerde sabah erkenden kalktım, Cihangirde geziyorum. Rutin İstanbul gezilerimden biri. Bayılırım. İstanbul sokak sokak damarlarımda akar. Tansiyonum düşer zevkten. O gün de tarihi teneffüs ediyorum, Osmanlıyı hayal ediyorum, başkalarının yarım kalmış düşlerini mi yaşıyoruz acep diye kendimi sorguluyorum. Puslu bir kıtalar atlasının lejandı gibidir Cihangir. Bilen bilir. Kokusunu bile alırsınız orada daha önce yaşamış Leventlerin, Levantenlerin, Yeniçerilerin. Cihangir Camiinin bahçesinden boğaza bakmamış adam nazarımda bir fazladır. Sen yokken biz bir fazlayız derim ona. Hiç acımam.
Ben bu uhrevi düşüncelere gark olmuşken yanımızdan hızla bir çift geçti. Kızın elinde bir ip, ipe bağlı bir tasma, tasmanın boynunu sardığı bir köpek. Köpeğin hızında yol alıyorlar. Köpek hızlanıyor bunlar da hızlanıyor, köpek yavaşlıyor bunlar da yavaşlıyor. Köpek muhtemelen karşı cins bir köpeğin daha önceden işediği bi noktayı bulup duruyor. Başlıyor koklamaya eski bir sidiğin kokusunu. Bizim çift bu esnada ne yapacağını bilemiyor. Erkek olanı etrafına bakıyor cool cool. Güneş gözlükleri ensesinden burnuna kadar uzayı kapladığından ne yapsa cool görünüyor. Oysa içerde gözler Guiza gibi biliyorum ben. Kız olanı köpeği çekiştiriyor “Hadi ama bebeğim” diyerek. Köpek inatçı gitmiyor. Israrla kokluyor başka bir köpeğin sidiğini. Yeterince koklayıp kendisi de üzerine işedikten sonra yoluna devam ediyor. Bizimkiler de arkasından. Sözde köpeği gezdiriyorlar...
Neyse biz de yavaş yavaş yürüyoruz Cihangirdeki mükemmele çok yakın apartmanlara baka baka. Bazı cumbalara dalıp gidiyorum. Yahu diyorum bu yeknesak ritim olmasa ölüm nasıl da egemenliğini oturturdu hayatımıza. Oysa ki bu cumbalarda hiç bir şey düşünmeden bomboş oturmuş insanlar nasıl da ölümü deli etmiştir kim bilir diye düşünüyorum. Ölüm orda her an onlara yaklaşıyor ama bizimkiler hiç istiflerini bozmadan bomboş, hiç bir şey yapmadan etrafını izliyor büyük bir sükunetle. Ölüm sikinde değil. Deli oluyor ölüm. Hayatın çığlıkları martılarınkine karışıyor. Dalga geçiyorlar adeta ölümle. Ben bunları düşünürken birden fark ettim ki köpek yine durdu ve başladı pötür pötür yere sıçmaya. Nasıl rahat. Bir yandan da kafasını çevirip bizimkilere bakıyor. İşini bitirip kızı sürüklemeye başladı sokakta. Erkek olanı derhal eline geçirdiği naylon poşetle yerden köpeğin sıçtığı bokları topladı parmaklarında hissede hissede. Sonra da poşeti ters çevirip düğüm attı ağzına. Her şey yolundaymış gibi elinde köpek boku dolu bir poşetle yürümeye başladı önümüzde. Tam kıza ve köpeğe yetişmek üzereydi ki köpek bir kez daha durup sıçma pozisyonu aldı ve bir kaç kalıp daha kabahat bıraktı ortama. Peşi sıra neşe içinde yürümeye devam etti kuyruğunu sallaya sallaya. Oğlan derhal cebinden başka bir poşet çıkarıp eline sarmalayıp yerden bokları yine aldı. Köpek sıçıyor adam arkasından boklarını topluyordu. İnanılır gibi değildi. Artık daha fazla dayanamayıp koşmaya başladım bunların yanına doğru. Bir iki metre önlerine seyirtip durdum. Kotumu donumla beraber sıyırıp yere çömeldim. Başladım sıçmaya. Bir kaç kütle bıraktıktan sonra ayağa kalktım. Donumu ve kotumu sıyırıp kemerimi bağladım. Köpek yanıma gelmiş, sevimli hareketler yaparak benden ilgi bekliyordu. “Hoca şunları da alıver sana zahmet” dedim adama. Kız bana Leo Buscaglio görmüş Tezer Özlü gibi baktı. İğrenerek, dudaklarını gere gere, kaşlarını çata çata “Sizin gibileri nasıl sokuyorlar Cihangir’e hiç anlayamıyorum” dedi kız olanı. TRT2 gibi tonladı. Yüzüne siyah camdan Pimapen döşetmiş erkek olanı “ Senin derdin ne dostum ha?” dedi. Ben de “Asıl senin derdin ne dostum? Elinde bok dolu poşetlerle Cihangir sokaklarında geziyorsun. Hasta mısın nesin?” diye diklendim. “Yürü Samsa! Bu hayvanla uğraşmaya değmez “ dedi kadın köpeğe. “Köpekle sohbet mi ediyorsun kuzum sen?” dedim şaşırarak. “Sevgilime kuzum diyemezsin!” diye sert çıktı bana kara camların ardından erkek olanı. “Ne diyeyim peki Şahin görünümlü doğan? Kaymakam arabası gibi olmuş kafan” dedim. “Şiir yazdım dikkat edersen” diye göz attım kız olanına. Erkek olanı delirdi. Köpek olanı elimi yaladı. Bunları ben bi güzel dövdüm. Osmanlı tokadlarını aşkeddim yanaklarına. Erkek olanın ensesine ensesine vurdum. Yere vurdu vurdu kalktı kafası. Yok lan dövmedim. Ne dövücem. Sadece erkek olanına “Çok konuşma fazla! Git çabuk yerden boklarımı topla! Laylon poşetin bittiyse bak orda Migros var” diyerek parmağımı uzattım. Sonra da arkamı dönüp gittim. Arkamdan erkek olanı hiç de inandırıcı olmayan tonlarda bana meydan okudu. Yeterince uzaklaştığımı düşününce bi küfür etti. Kafamı çevirip baktığımda yerden köpeğin yeniden az evvel sıçtığı bokları topluyordu. “Isı” diye bi ses çıktı ağzımdan gayri ihtiyari. Yoluma devam ettim.
Cihangir Camii’nin avlusundan boğaza bakıyordum. Kim bilir nasıl heybetli kalyonlar geçmiştir bu boğazdan diye düşündüm. Sigara içmek yasaktır yazısını okurken bir sigara yaktım. Güneş burnumu yaladı, ay dünyanın etrafında döndü, Osmanlı çöktü. Her taraf gecekonduydu. Sigaramın dumanı, iç sıkıntımın sesine karışıp atmosfere yayıldı. Osmanlı çökmüştü ve yerine Bosman kuralı gelmişti…
24 Şubat 2010 Çarşamba
GREGOR SAMSA
Gregor Samsa o sabah uyandığında kafasının her iki yanına yapışık devcileyin kulaklar buldu. Uzun bir süre hiç birşey düşünmeden tavana baktıktan sonra yataktan kalktı. Aynanın önüne seyirtti. Gözlerinin içindeki uçuruma daha fazla bakamadı. Yüreği sıkıldı. Saçını kaşıyarak odasında bir aşağı bir yukarı yürüdü. Yerde yürüyen küçük bir böceğe gülümseyerek baktı. Yazı masasına oturup bir süre düşündü. Parmaklarının arasında hareketlenen kalemi ilk cümleyi sayfaya yazıvermişti bile. "Gregor Samsa o sabah odasında uyandığında kendisini devcileyin bir böceğe dönüşmüş buldu." İlk kitabını yazıyordu...
23 Şubat 2010 Salı
SEKS KURSU
Hoca - Evet hanımlar daha aktif olun! Evet beyler daha yumuşak, şu an ön sevişmedeyiz daha!! Lütfen!!! Cemil bey??? Ohaaa !! Ben ne anlattım size! Girmişsiniz bile !!!
Cemil- Pardon çok azdım birden hocam ...
Hoca - Neyse hadi çıkar bakiim... Evet böyle Cemil... Aferin yala yala evet... Öpüşmeye devam! Ohooo hanımlar noluyo???!! Ne bu iniltiler ortalığı telaşa vermeler? ! Hani taklit yoktu? Ne konuştuk biz? Maaşallah ön sevişmede orgazm olanlarımız var!!! Lütfen numara yapmayalım!
Ahmet - Evet hocam evde de böyle hep bu! Pis taklitçi !
Ahmet'in partneri - Sus Ahmet allah belanı versin senin! Adam gibi yap sen de taklit yapmayalım!
Cemil - Hop! Ananıskym!!!! Hocam Cemile götümü elliyor : (((
Cemile - Okşuyorum salak!!
Cemil - Götümü okşuyorsun?????? Neden?????
Hoca - Eveeeeeeet! Kendi aramızda konuşmayalım !
Mehmet - Hocam benim partnerimin sol göğsü indi : ((((
Hoca - Tamam Mehmet biraz üfle. Şişir kız arkadaşını...
Mehmet - Kız arkadaşım mı? : ((( Hocam başım döndü şişirmekten sabah beri:((( Sürekli iniyor. Bana patlak şişme hatun gelmiş sanırım. Değiştirebilir miyim? :(((
Hoca - Tamam değiştir. Sessiz ol...
Mehmet - Offf 2 saatte anca şişecek şimdi bu :((( O kadar para veriyorum kursa, bana verdikleri hatuna bak :((( Bu nasıl partner ya?
Hoca - Tamam Mehmet sessiz ol! Dikkatimizi dağıtıyorsun!!!
Selami - Hocam orgazm olan çıkabilir mi?
Selma - Allah belanı versin Selami : ((((
Selami - Hocayla konuşuyorum Selma!!! Sana noluyor?!!!
Selma - Orgazmmış... Gerizekalı!!!
Selami - Hocam!!! Selma bana gerizekalı dedi :(((
Hoca - Selma!!! Gerizekalı deme partnerine...
Selami - Gerizekalı sana benzer :(((
Hoca - Selami!!! Nedir o öyle????? Boşaldın mı sen?
Selami - ... :(((
Hoca - Hadi özür dile partnerinden... El ele tutuşup bi 5 dakka sohbet edin.
Selami - Özür dilerim Selma... : ))))
Selma - Fesupanallah...
Selami - Hocam Selma dua okuyor, konsantrasyonumu bozuyor :((( Sohbet edemiyoruz :((
Mehmet - püfffff... püffff... Hocam çok iyi ön sevişiyorum!! Kadınımı uçurdum resmen bakın tızzzzzzzzzzzzzzzzzz eki eki ısısısısısı eki uçuyor
Hoca - Mehmet! Dışarı atarım seni bak!!! Sessiz şişir partnerini!!!
Mehmet - Hocam şişme kadınla ön sevişme yapmak beni kendimden soğuttu : ((( Üstüne üstlük kadını da ben şişiriyorum :(((
Hoca - Ben mi şişireyim Mehmet? Adam olsaydın sen de sevgilinle gelebilseydin kursa...
Selami - Hocam istediğimiz göğüsten başlayabilir miyiz yalamaya?
Hoca - Evet Selami! Bunu bana değil partnerine sor. Diyalog kur. Bu seksin en önemli püf noktasıdır. Her şeyin başı diyalog. Sorun ve öğrenin...
Selami - Selma, sence hangi göğsünü yalayayım önce??? :))))
Selma - ühühühü
Mehmet - Hocam partnerimin kıçında Made in China dövmesi var. Hem erotik hem de egzotik ısısısı eki eki Hoşuma gitti ha ısısısı Çılgın karı
Hoca - Çık dışarı Mehmet!! Çıııık!!!
Selami - Hocam Selma ağlıyor ve hangi göğsünü yalıcamı belirtmiyor : ((( Elimi de tutmuyor!
Selma - Ben gidiyorum Selami azına sıçim senin ühühüüh
Selami - Hocam Selma okuldan kaçıyor !!!! ... : (((
Mehmet - Püüffff. Siktir et Selami. Gel sen de bu zenciyi şişir grup takılırız. Benimki şişmek üzere zaten. Yetiş bana ısısısısı
Selami - Vallahı mı? : )))) İyiymiş ha zenci. Tam bir partner : )))))))) Püfffffffff... Püffffff
Hoca - ???? Sizin tabiatınızı sikim ben. Tiplere bak!!! Nasıl şevkle şişiriyor şuna bak! Hah şişir şişir Selami. Git kızım git sen de kurtar kendini bu lavuktan. İzin veriyorum çıkabilirsin.
Ahmet'in partneri - Hocam Cemil sigara içiyor sınıfta!!!
Ahmet - ??? Lan sana ne elin herifinden! Gerizekalı!! Ağzını yüzünü kırarım şimdi ha!!! Adam mis gibi orgazm sigarası tüttürüyor biz hala burda el ele tutuşmuş birbirimize gülümsüyoz! Paramızla rezil oluyoz!!!
Hoca - ...
Mehmet - ???? Selami senin hatun şiştikçe güzelleşti lan, bana versene? İnikken manda bokuna benziyordu ama şimdi resssmen Naomi Campbell şerefsizim!!! Bak sana 3 tane şişirim istersen. Ha ne dersin? Hadi lan zenciyi bana ver : ((( 4 tane şişiririm! Oha napıyon olm!!!
Selami - OH OH OH OH Ovicik ovicik eheheh çok iyi ya cuvik cuvik hımmm ohhhhhhh ohhhhhhhhhhhh OHHHHHHHHHHHHH Al Mehmet... Oh be : )))))))))
Mehmet - Öğğğk Naptım olm ya!!! Ağzına hem de Öğğğk istemiyom artık
Ahmet - Lan adam iki posta attı biz hala burda viz viz parmak öpüyoz, kulak memesi yalıyoz!!! Ne lan bu! Sikerim ha gel lan buraya karı!!! Ohhh Ohhhh ohhhhhhhhhhhhhhhhhhhh
Cemil - ???? Hocam herkes sikişiyor???? Sikiş serbest mi? Oley be ders boş! Hadi Cemile dön arkanı!! Köpeksi takılalım eki eki eki eki Girdim valla!!! Oh Oh Oh Oh Oh Oh
Hoca - Allah belanızı versin sizin...
21 Şubat 2010 Pazar
SONUNDA TRAVİS AND TYLER DURDEN MANŞETLERDE !!!
Not : Hele ki başbakanımızın İzzet Yıldızhan, Safiye Soyman, Sinan Özen, Seda Sayan, Nihat Doğan, Alişan gibi dünyaca ünlü sanatçılarımıza açıldığı bir manşette yer bulmak. Hem de brunch. Çok manidar. Çok mutluyum. Teşekkürler Türkiye!!!!
20 Şubat 2010 Cumartesi
FOTOĞRAFTAKİ ÜNLÜMÜZÜ TANIDINIZ MI? ÇÜNKÜ BEN TANIYAMADIM : (((
Cevap veriyorum Saba Tümer değil. Onun çene kasları bu şekil. Bi de diş kasları. Bi de elbisesi aynı. Ama o değil.
2 gün geçti hala kimse bilemedi. Peki itiraf ediyorum Saba Tümer bu. Kimse bilemedi. Arkadan ama. Peki nedir durumu bu kadının derseniz kahkaha atarken ağzına Madonna girmiş derim. Anlayamadınız. Kadıncağız can çekişiyor içerde. Bir süperstar can çekişiyor Saba Tümer hala kahkaha atıyor mavi tuniği bandanası ile : ((( Kalçasından da mı tanıyamadınız?
19 Şubat 2010 Cuma
ALEX TURNER ! OBEY !!!
Resmen Rock dünyasının bir efsanesinin ortaya çıkışı ve büyümesine tanıklık ediyoruz haberimiz yok lan. Alex Turner nam gencimiz döktürüyor. Adeta bir mod beyefendisi. Adeta Paul Weller küçülmüş de karşımıza çıkmış. Önce Arctic Monkeys adlı grup ile sonraları The Last Shadow Puppets adlı yan projesi ile gönüllerin bam telinin üzerine çıktı zıplıyor kimsenin haberi yok. (Hele bu projede yanına da Miles Kane denen bir çocuk almış ki o da ayrı bir yazı konusu.)
O kadar güzel bir sesi var ki o kadar güzel besteleri var ki o kadar güzel lirikleri var ki bu genç yaşında anlaşılır gibi değil. "My mistakes were made for you" şarkılarıyla adeta Ian Flemming kitapları yazmışlar. Olacak şey değil. Belki de Marlin Monro ile sevişiyor. Şarkı tek başına bir soundtrack, bir roman, bir kısa film.
Dance Little Liar, The Jeweller's Hands, Standing next to me şarkıları birer efsane. Takip edin anacım. Resmen bir tarih yazılıyor bir kenarda. Gözlerinden öpüyorum koçumu. Ses tellerindeki titreşime kurban...
Not : Youtube a hala girmeyi becerenler Alex Turner ın Miles Kane ile kayıtlarını izlesinler, akustik. Misal Tayyip Erdoğan felan lkjhasdkjhaskd Stüdyoda. İzlemelere doyamıyorum. Böylesine saf ve çiğ bir müzik dinlemeyeli 2 gün olmuştu lkajhsdkjhasdkjasd Neyse izleyin olm. Alın size link http://www.youtube.com/watch?v=23PkA3G6NL8 bundan sonra da benzerlerini dinleyin. Bye for now. Alın lan bir link daha size http://www.youtube.com/watch?v=IYDiqrVDI-g&feature=channel ısısıısı Hadi ben çıktım Cuma gecesine see ya! Bunlar kesmezse Tool dan Forty Six & 2 dinleyin amcıklar lkjhasldkjhalksjd Only the truth !!!!!!!!
18 Şubat 2010 Perşembe
TÜRK ERKEKLERİNİN KUDURMA SORUNSALI !!!
Erkek olanlarınız bilir daha ilk ayağa kalkar kalkmaz hepimizin pipileri eşe dosta, hısım akrabaya göstertilmiştir. Daha ayakta bile duramazken babamızdan yahut dayımızdan gelen bir komutla pipimizi millete gösterdik. Neşe içinde bir alkış aldık, bir nümayiş, bir vaveyla dedik ulan ne popülerim, ne biçim de ortamları domine ediyorum. Hoşumuza giderdi. Ben çocukken misafir gelirdi bize. Ben beklerdim. Baktım kimse benle ilgilenmiyor çıkarırdım pipimi ortama öyle beklerdim. Herkes gülerdi, alkışlardı. Memnun olur koltuğuma gömülüp etrafı seyrederdim görevimi başarıyla tamamlamış gibi hissederek. Okula başlayınca örtmenden korktuğumuzdan pipimizi çıkaramadık. Kızların saçına yöneldik. Çektik. Kızlar ağladı biz gülümsedik. Erkek kankalarımızdan nümayiş aldık. Burnumuzu karıştırdık yine alkışladı götler. ısıısıısısı Ne tatlı. Biraz daha büyüdük hadi olm dal şuna dendi. Önümüze kim geldiyse daldık. Amcaoğlu, komşu çocuğu daldık. Güleştik. Dövdük dövüldük. Ama önemli olan mücadeleydi. Kan terdi. Yine alkış aldık babadan amcadan komşudan. Biraz daha büyüdük, ayakta durmayı öğrendik, çıkardık pipimizi bu kez tokadı yedik. Hay amına koyim? Ne oldu lan? Hani bu hareket prim topluyordu? Ne ara tedavülden kalktı? Toplamadı. İçimize gömüldük. Baktık pipi gösterilmeyecek şu halde erkekliğimizi ispatın başka yönleri de var. Alkış almanın başka yolları da var. Derhal onlara yöneldik.Yaşasın güleş!!!
Neyse ergenlik kavga dövüş felan derken yaş oldu kallavi. Artık herkes orda burda çalışıyor, önemli görevler icra ediyorduk. Saygın ve toplumun muteber, münevver kişiliklerinden sayılıyorduk. Ama erkek arkidişlerimizle yan yana geldiğimizde bir itiş kakış, bir bilek güreşi, bir güç gösterisi engellenemedi, pipimizi çıkaracak halimiz yok lkhajsdlkjhkasd Kızların saçını çekip muzip muzip gülmek yerini, hayvani güç gösterilerine bırakıyordu erkeklerde hala daha. Erkekler nedense sürekli bir nümayiş bir pohpohlanma istiyor. (Sürekli bir onaylanma ihtiyacı mı bu? Bunu binlerce konuyla bağlayabilirim ama şimdi değil) Ve bir topluluk içinde erişgin erkek yanına herhangi bir erkek kankası geldiğinde önce bi kaç itip kakıp ondan sonra da girişiyordu. Bu hep böyle olurdu. Benim bi arkadaş var. Çok önemli bir bankanın çok çok önemli bir biriminde müdür ama adam ne zaman yanıma gelse önce omuz atıyor ondan sonra da direk dalıyor. Vay amcık! deyip sinirleniyor ben de ona dalıyorum. Sonra hadi bakalım salonun ortasındaki halıda başlıyor muyuz güreşe? Başlıyoruz. Manitalar bize bakıyor önce gülümseyerek ellerinde şarap kadehleri. Ah ah ne kadar da post modern tavırlarlar felan diyorlar ama bizim şakamız yok. Dalıyoruz birbirimize sürekli. Hemen bitecek sanıyorlar. Ama bitmiyor. Her iki erkek de kan ter içinde kalana kadar erkekler birbirine dalıyor. Ne lan bu? Tavuskuşu gösterisi gibi? Ama erkekler zavallı lan şu geldiğimiz noktada. Düşündükleri hiç birşeyin bi anlamı yok. Maymun olmuşuz haberimiz yok amına koyim. Modern yaşam bitirmiş bizi. Hala neşeli neşeli bişiler yapmaya çalışıyoruz. Biz alkış beklerken, kadınlar tarafından bu mücadelemiz kötüleniyor. Hayvan mısınız ya noluyor kuzum felan deniyor? Erkekler de güleşi bırakıp kadınlara bakıyor avel gibi nefes nefese. Baktık tezahürat yok, kadınlar kötüleyince hemen ehehhe şaka yaptık felan deniyor. Oturuyoruz yerimize kös kös. Biz hep böyledik ya felan denip kapatılmaya çalışılıyor mevzu. Ah ah nasıl da sizi kandırdık felan diyoruz ellerimize hiç yakışmayan şarap kadehlerini alıp. Sonra hemen erkeklerden biri Fransız ikinci dalgası da amma süper ha diye sohbet açıyor konuyu kapatmak için. Kapanıyor da oysa hepimiz aslen Kırkpınar a katılmak istiyoruz. Başaltı felan takılırız lan! Yağ felan mükemmel bence: )))
Bakın fotoda geçen ay arkadaşlarla bi rock konserine gitmiştik. Elimde fotoğraf makinam inanılmaz güzel kareler çekecem diye şakır şukur basıyorum deklanşöre. Çektiğim inanılmaz güzel kareleri millete gösteriyorum kafayı geriye atıp gözleri kapatıp, aaa bi baktım bu kare çıktı. Kafayı bi kaldırdım ibneler dalmış birbirine otların üzerinde. Derhal makinayı manitaya bırakıp daldım aralarına ibnelerin. Bindim ümüklerine. Nefes aldırtmadım. Saçım başım dağıldı. Hepsini yendim. Çok iyi ya: )))... ehehheh... : ((((
Şaka lan şaka ne güreşicem. Ne o öyle öküz gibi hareketler. Ben cool bi insanım. Yapmam böle şeyler...
ZENGİN FAKİR DİYALOGLARI...
Zengin - Bak yeni montuma. Hakiki manda derisi : )))
Fakir - Hayırlı olsun. Gerçekten mandadan daha çok yakışmış sana...
Zengin - :)))) ... ???? :(((
16 Şubat 2010 Salı
LOST !!!!
- Tuvalet dolu mu acaba hostes hanım?
- Evet, içeride bir beyefendi var efendim.
- Yok o bendim ve az evvel çıktım.
- ?????
- Biraz önce kakamı yaptım yani. Bendim o beyefendi diyorum ve çıktım.
- ??
- Zaten bilet rezervasyon yaptırırken de o bendim.
- ??? Hangisi?
- Ben aradım şimdi bak sizin uçak şirketini. “Meşgül bekler misiniz biraz?” dediler. “Tamam” dedim. Ama beklemedim. Derhal telefonu kapatıp tekrar aradım. “Meşgul zaten bekleyenler var” dedi bana kız. Ben de dedim ki “ Yok o bendim” o da “Hangisi?” dedi. Ben de “Yani bana bekle dediniz ama ben beklemedim.” dedim...
- ?????Anlıyorum. Müsade ederseniz işlerim var.
KENDİNDEN KAÇANI KİMSE YAKALAYAMAZ AMA KENDİNİ YAKALAYANDAN DA KİMSE KAÇAMAZ !!!
Geçenlerde başımıza çok garip bir şey geldi. Bir arkadaşımızı aradım lakin sürekli meşgul çalıyordu. Sonra bir baktım ki meğerse kendimi arıyormuşum yanlışlıkla. Sonra birden neden meşgul olduğumu düşündüm? Aradım tekrar cep telefonumla kendimi. Sürekli meşguldum. Ürktüm. Acaba kiminle konuşuyordum? Oysa kimseyle konuşmuyordum. Acaba başıma bir iş gelmiş olabilir miydi? Geceyi zor ettim. Mail attım kendime. Cevap verdim. Sevindim iyiymişim. Epey mailleştik kendimle. Burası kasıyor dedim. Telefondan konuşmak istedim kendimle çünkü sesimi duyup rahatlamak istiyordum. Evden aradım kendimi yine meşgul çaldı. Delirecektim. Tüm arkadaşlarımı arayıp haber verdim gecenin bir yarısı. Beni arayın başıma bişey gelmiş olabilir dedim. Bazıları aradı, konuştuk. İyiymişim. Tekrar aradım kendimi. Lakin yine meşguldüm ve bir türlü sesimi duyamadım. Kendime mi küsmüştüm ne?
Teknoloji insanı yabancılaştırıyor resmen kendine ya da modern hayat insanı kendine yabancılaştırıyor lkjahsdkjhaslkdjhlkasjd Hay amına koyim lan ben bu yabancılaşmanın akjshdhjasdjkasd Amına kodumun götleri nasıl da isim bulmuşlar satılmışlığa, yabancılaşmakmış. Tanıyamıyorum da artık gerçek kendimi, hatırlıyorum ama hayal meyal. Sempati besliyorum. Ama en fazla bir çay içerim eski kendimle sanki çocukluk arkadaşım gibi. Sonra sıkılırım. Yeni kendimle de en fazla bi tekila şat yaparım. İkinciyi başkasıyla yaparım. Şimdiki benle ise en fazla öğle yemeği yerim, büyük ihtimal bir bahane uydurup gitmem de o yemeğe. Çünkü konuşacak hiç birşeyimiz yok kendisiyle. Oysa Edip Cansever olsa neler anlatırdım ona. O bana hiç birşey anlatmazdı. Jim Morrisson'ın da demediği gibi " Uzayı unutan bizden değildir..."
- İçelim Tavisciiim
- Şerefine içiyorum Tylercıım. Portishead-Chase the tear...
HERKESİ BABYBIRD DİNLEMEYE DAVET EDİYORUM BU GECE...
Evet lan. Kendime saklamıştım hep bu grubu ama bu gece paylaştım sizle. Hadi iyisiniz köftehorlar. Öncelikle tabi ki ünlü olan şarkılarının olduğu albüm olan "Ugly Beatiful" adlı albümden başlayabilirsiniz. Fekat daha sonra asıl benim tavsiyem olan "There's something going on" adlı albümlerini dinleyiniz ve sonra buraya yorumlarınızı pompalayın ki konu albüm epey epey önce geçmiş yılların birinde yaptığımız bir Bodrum seferinde, bir ingilizin, elindeki Keane albümü ile takas önerdiği şahsi tarihimizde bir mihenk taşı olan Babybird albümüdür...
Çayımdan bir yudum alarak, sakince, bu ingiliz fırsatçısına kısaca “Fok off!!!” dediğimi hatırlarım dün gibi...
"He is a half a man, half a god" dedi arkadaşlarına dönerek benim için. Isısııııısıssısı
Herkese iyi seyirler ve son olarak söylemek isterim ki I'm too handsome to be homeless ulan biçız!!!
13 Şubat 2010 Cumartesi
TÜRK ROCK MÜZİĞİ NİYE GELİŞEMİYOR ???
Ülkemiz neden dünya Rock dünyasında bir türlü yerini alamamış, entegre olamamış? Niye Axl la kanka olamıyoruz? Niçin James Hetfield'a telefon açıp "Naber lan yarram?" çekemiyoruz? Derhal tartışalım.
Çünkü aletlerimiz küçük, yeterince görkemli sesler çıkaramıyorlar. Hemen inceleyelim bu toprakların aletlerini.
Misal sipsi. Sipsi diye bi aletle Rock dünyasını sallayaman. Malum Rock konseri ortamı karanlık ortam. Aletinin küçüklüğünden millet ne çaldığını anlayamaz. Ne lan bu ses? Bi ses geliyor diye bi tevatür dolaşır ortamda. Uzun saçların arasına bi girse, bi karışsa saçlarına sipsiyi kaybeden, bulaman saçlarının arasında minik sipsimizi. Rezil olursun sahnede!! En fazla evde çalabilin. Domestik ortamda da Rock müzik yeşeremez. Olsa olsa annen yeter oğlum kafamızı şişirdin der. Morali bozulan uzun saçlı rakırımız sipsisi elinde odasının yolunu tutar. Metalika dinler sipsiyi bi kenara fırlatır. Slayerla kafa sallar. Yine gavurlar kazandı.
Yahut zurna. Evde zurna çalışmak zorunda kalmak ise en kötüsü. Çalışaman. Studyo kiralasan insan utanır içerde zurna çalmaya. Bateri felan duruyor orda. Sen kendinden geçmeye çalışıyon zurna nağmeleriyle. İnsanımız dalga geçmeye meyilli. Rezil olursun. Eline verim oyna felan derler sana stüdyoda.
Ya da al eline bir tef ve Rock müzik yap da görelim? Sallan yuvarlan bakalım tefle! Böyle uzun saçlısın, kulağına çengelli iğneler saplamışsın. Keçi sakalın memelerine kadar uzamış kafa sallıyon ama elinde tef. Hiç bi kız gelip tef çalan adamdan imza istemez. Groupiesi olmaz. Tefle pompa olmaz. Pompa olmayan yerden Rock tınıları yükselemez.
Tambur iyice bi acaip bişey. Tambur çalan adam hep slow rock yapmak zorunda kalır. O da aralarda solo atar uyuz uyuz. Kafa sallayaman. Cemil efendi rullz! Hiç cool bi laf değil. Rezil olun Rock ortamlarında.
Kanun. Yıldırım Gürses gibi tombul parmakların olur. "Eller eller eller" diye debelenme boşuna, söyleme. Çalma o kanunu. Hiç seksi değil. "Çal çal kanunum çal, derdini söyle bana" diyerek Rock müzik yapaman. Dertli adam Rockçı olamaz. Vıcırık vıcırık diye sesler çıkaran bi kanunu sen ensene koyup çalmaya çalışsan ne yazar? Kafanın arkasına masa koymuşun gibi görünür. Normal çalsan sakalların tellerine takılır can çekişirsin. Ağzın yüzün birbirine girer acıdan. Kızlar yine gelemez yanına. Barlara gidemen aletinle. Bu ne lan derler! Kılıf yaptırsan o da bi garip. Kanunla olmaz kısacası.
Saz. The Tea Party kullandı bunu bak. Bu olabiliyor gibi. Ama yine de bu topraklarda saz çalan adam genelde sosyalist oluyor niyeyse. Sosyalist olunca da hep aynı ses tonu ile aynı melodili şarkılar yazılıyor, söyleniyor. Grup Baran gibi oluyon, "bir kuş konsa badi parmağıma" gibi liriklerle de karıların aklını alaman. Kızlar gelmeyince rock ortamı olmadı. Parti veremedin. Saz çalan adam kısa sürede Rock müzikten uzaklaşıp devrimci olur kısacası. Sazın böyle bir Jedi mind trick etkisi var beyinlerde. Gene olaman. Sazla da olmaz.
E başka ne kaldı? Davul. Dombudu dombudu adlı sesler çıkaran alet. Tek bir davul. Zil yok. Çok yetenekli olsan ne yazar? İyi bir zurna yoksa yanında davul da Rock yapamaz. Gerçi zurna da olsa yanında en fazla asker uğurlarsın, penis kestirtirsin yahut gelinle damadın ana babasını çiftetelliye davet edersin. Nerde kaldı senin Rakırlığın. Davulun sesinin uzaktan hoş gelmesi ise en büyük eksisi. Rock müzik gürültü ister. Gerçek bir rakır elektro gitarı kulağına sokup dinlemek ister. Davulla da olamıyon. Etrafında ayı gibi bi sürü adamın halay çektiği bi Rock yıldızı ben hiç tanımadım. Bence sen de tanışma.
Ney. Üfle baba üfle. Hem de kafa 45 derecelik açı yapıyor. Dudaklar ovicik ovicik der gibi. Ağzından salyalar akıyor böyle. Saçın uzun olsa ne yazar? Ne çalsan ağlar millet. Böyle Rock müzik mi olur allasen? Binlerce saçı başı uzun, mavi yeşil boyanmış gençler oturmuş ağlıyor. Rock müzik bu değil. Gel ne olursan ol yine gel dersin en fazla. Hadi diyelim yanına bi kaç kız geldi gelmez ya hadi geldi diyelim. Kızları sikemen tasavvuf gereği. Kızları sikemeyen Rockır olamadı bugüne kadar. Yine olmadı. Bu yol Rock yolu değil. Ney is a loser.
Ud var bi de. Gitarın mutemet gibi görüneni. Sanki gitar kilo almış da pantolonunu da koltukaltına çekmiş gibi görüneni. Ud çalınca Coşkun Sabah geliyor direk gözümün önüne ve Rock olamıyor. Diyelim siyaha boyadığımız udumuzun üzerine The Clash felan yazdık mor harflerle. Nası görünecek? At sikine kelebek konması resmen. Sen ağlat o udu istersen yeterince yüksek ses çıkaraman. Şöyle bacakları sonuna kadar açıp ayakta agresif bakışlarla ud çalaman. Ortamı domine edemen. Seyirci karılar sana donlarını fırlatmaz. Rakın Koka gelmiş çadırcı gençlerin seks sesleri bile senin udunun sesini bastırır. Millet yuuuu çeker sana bira kuyruklarında. Saçını uzatmışın ne yazar.
Ve son olarak darbuka. Dubçiki dubçik dubuçiki dubçik diye garip sesler. Dur şu Rak severlere sürpriz yapayım diyerek yolda bi çalsan, önünde birden şişko şişko karılar göbek atmaya başlar. Böyle rakır mı olur allasen!!! Yeaaaöööğh diyerek darbuka çalıyor adaın biri, kafa sallıyor ve önünde götler göbekler sallanıyor. "Leblebi aldım Hasan'dan yatamıyorum tasamdan" diye şarkılar söyleyen bi rakır olamaz arkadaşım! Götüyle gülerler adama. Hasan kim? Ne diyon sen? Saçı başı uzatmışın ibne midir nedir derler. Hasan dan leblebi almak ne demek? Darbukayı yerde kıraman konser sonrası! Millete fırlatsan can kaybı olabilir. En fazla darbukayı havaya kaldırıp selamlarsın milleti. O da hiç etkileyici değil bence. Romantik bi anda her hangi bi karı "bana biraz darbuka çalsana:)))" demez. Kalırsın aletin elinde bi başına. Dama çıkıp sessizce çalarsın gökyüzüne doğru ağlayarak. Veya kuliste unutsan darbukanı bi yerde bi gelirsin ki ecnebiler senin aletin üzerine kahvelerini koymuş sohbet ediyor. Ağlarsın. Fiskos masası etmişler darbukanı. Olmadı.
Kemençe var bi de. Alıyorsun eline çalıyorsun. İki teli 4 notası var zaten. Kombinasyonlar bile yetersiz. Anca araba alarmı olabilir ondan. Dıtırıdıtıt dıtırdıtıt diye devam eder. Hiç durmadan. Adeta saykodelik techno partimsi. Bunu duyan gençler de sıraya dizilip elektrik çarpmış gibi hareketler. Nerde o Rock tandansı, o gotik tınılar, kızıl saçlı dilberler. Fıısss. "Ben seni sevduğumu da dünyalara bildurdum" lirikleriyle de olmaz bu iş. En fazla beni ağlatırsınız ki bu da hiç cool değil. Rock dünyası kemençeyi püskürttü.
Tulum. Bu zaten baştan kaybediyor zira peynir kokuyor. Teke götü gibi kokuyor ortam. Böyle Rock dünyasına çivi mi çakılır allasen? Kafa sallasan tuluma çarpar. Rezil oluruz. Misal Dublin de konsere gittin. Leş Rock starım diyosun. Rockçılar gelmiş Türkiyeden diye koşuşuyor misal millet oha bi de ne görsünler. Kıllı kıllı bi alet ya da derimsi ve ortam kesif bir teke götü ya da Erzincan tulum kokuyor. Groupie karılar kusa kusa bi hal olmuş. Rack dünyası tulumdan kustu. Dosta kuşku düşmana güven saldık resmen. Otur oturduğun yerde.
Evet gördüğümüz gibi bizim suçumuz yok dostlarım. Tüm suç aletlerimizde. Ama artık gitarlar, fenderstratokestırlar, lespoller, gibsınlar, bas gitarlar, obualar cirit atıyor ülkemizde. Dileyen satın alıp çalabilir. Biz de rak yaparız gibime geliyor bundan kelli. Çünkü ecnebi aletlerini elimize aldık artık. Bir diğer rock müzik yazımızda görüşmek üzere. İrdeleyin ve irdeletin. netameli günler dileriz...
ROCK MÜZİĞİNİN ŞİFRELERİNİ SİZİN İÇİN ÇÖZDÜM !!!
Vakti zamanında Bjork le Goldie birlikteyken Tricky gidip Bjork e yazmış. Sevişme talebinde bulunmuş. Goldie ayısı da Tricky i bi güzel dövmüş. Goldie leş elektronik müzikçi. Hap atmış hemen ve seri dub hareketlerle azını yüzünü dağıtmış Trickynin. Çok fena dayak yiyen Tricky alemlerde rezil olduğu için canı çok sıkılmış. Canı çok sıkıldığı için de gidip klostrofobik trip hop şarkıları yapmış. Bristol sounduna katkılarda bulunmuş. Massive bir şekilde Beth'e girmişler. Bir akım böyle doğmuş mına koyim.
Nick Mağara ise karısını bir süre PJ Harvey ile aldatmaya çalışmış. Besteci ve güfteci kişiliğini kullanmış Harvey i kandırmak için. Beraber şarkılar söylemişler. Klip çekimlerinde Pj i ellemiş felan. PJ de bunu ellemiş. Nick götünü kasmış, gıdıklanmış. "Elleme gız demiş" PJ e. "Into my arms" adlı şarkısıyla "Hadi kucama gel otur" demiş PJ e. Ama PJ Harvey yer mi bu ayakları? Yememiş. Punkçı karı. ne o öyle muhafazakar çiftler gibi erkeğinin kucağına oturan kadın portresi? İçine sindirememiş. Nick i donunda sallayıp terketmiş. Perfect Day Elise diye şarkı yapmış buna. Bunalıma giren Nick de gidip soyadı Harvey diye Mick Harvey ile kavga edip grubu dağıtmış. "Sen de orospusun Mick! Aynı PJ gibisin" demiş. Mick çok üzülüp terk etmiş Nick i. Bi başına kalmış. Kitap yazmış abuk subuk. Hiç güzel değiller. Bunny Monro!!!
Trent Reznor de Courtney Love orospusu için Tori Amos'ı terketmiş lan! Olacak şey mi bu? Trent Reznor "Seni hayvanlar gibi sikmek istiyorum" adlı şarkısını Courtney Love a yazmış işte. Sonra da keçiler gibi sikişmişler. Tam bir rock ortamı. Fok!!
Geçenlerde bi arkadaşıma dert yandım bu konularda. Ayının oğlu "Tori Amos'a koyim sana bişey olmasın" dedi tam olarak. "Sana da Rammstein koysun o zaman piç!" dedim. Öküzler gibi gülüştük...
İşte gördüğünüz gibi rock dünyası nasıl dinamiklerle gelişiyor, değişiyor. Yok mainstream yok Mençestee soundu yok glam yok Grunge. Yok olm işte aslında her şey karı kız işleri yüzünden.
Neyse sevgili underground superstarınız Travis And Tyler Durden dan magazin haberleri bu kadar. Rock dünyasının şifrelerini önünüze serdim. Bundan böyle de sermeye devam.
Sevgilerle bye for now biçız laşskjdlşkasd
12 Şubat 2010 Cuma
LOOOOAAAST! KÜÇÜK BİR DETAY FLASHBACKİ !!!
Evet gerzekler! Evet Lost bağımlıları. Aşk-ı Memnu dan tek farkı İngilizce olması olan dizinin bağımlıları. Hepimizin beynini sikim. Dinleyin şimdi. Çünkü geçen hafta bulduğum fekat yazmadığım teorimi yazıyorum şimdi.
Hatırlarsanız Locke ve Benjamin Jakob'ın barakasına gitmişti çok eski bölümlerde. Ve Locke güya Jakob'ın sesini duymuştu "Help me" diye ve Benjamin duymamıştı. Ve hatırlarsanız o barakanın etrafı küllerle çevriliydi. Hani şu kara dumanı saf dışı etmek için kullanılandan. Ve evet şimdi açıklıyorum. O barakada aslen Jakob değil kara duman hapsedilmişti. Ve evet yaşamıyordu çünkü hapsedilmişti çünkü o etrafına dökülmüş siyah küller içeri giremesin diye değil dışarı çıkamasın diyeydi. Belki de Jakob kara dumanı oraya bir şekilde hapsetmeyi becermişti. Ama Locke'un bedenini kullanarak dışarı çıktı kara duman. Sonra da zaten Locke yüzünden olanları hepimiz izledik Asmalı Konak izler gibi amına koduklarım. Yani diyorum ki bunca ekşın bu yüzden oluyor. Kontrole alınmış bir olay birden kontrolden çıktı. Olayların akışını değiştirmeye çalışıyor Jakob bir yandan da Kara duman nam-ı diğer Black smoke. Dolayısıyla ilk başta Jackle Sawyer arasında sandığımız sonradan da Benjamin ile Charles Widmore arasıda sandığımız ama şimdi de Jakob ile Kara duman yahut o kara kaşlı kara gözlü herif arasında sandığımız savaş bir diğer büyük ikili arasında geçiyor olabilir. Onlar da ortaya çıkacak. Belki de sadece "O" bilemiyorum. Jakob ile kara duman'ın kendilerini ispat etmeye çalıştığı "O", bizimkilerin piyon olduğu büyük bir satranç maçı yani. Hepsi O'nun için. Çıkacak bak. Bu kadar kljahdkjhasdlkjhakljsd teorimi beğenmeyen olursa ağzını yüzünü dağıtırım. Ama eleştiriler getirenle de tartışırım epey ama medeni bir şekilde. See you...
Not: Ayrıca halen daha teorim değişmedi, dimdik ve ayakta. Sağolasın The Dark Tower. Halen daha okumayan varsa bir zahmet okuyun da öyle ota boka ağzınız ayrılmasın şaşıra şaşıra. The Dark Tower rullzz!!! Şimdi size Rob Zombie'den geliyor!!! Dragula! İyi seyirler götler!!!
Asıl not : Dikkat ederseniz güya paralel evren kuramında geçen Kate, Claire, Ethan sikimde bile değil. Konuşmaya bile değer bulmuyorum. Çünkü neden? The Dark Tower !!! klajhslkajhskljas 4000 sayfa!!! Bye biçız!!!
10 Şubat 2010 Çarşamba
ERKEKLER DE ADET GÖRECEK BİR GÜN !!! MENSTRUASYON STRIKES BACK !!!
- Muzaffer abim neden bana küsmüş yenge ?
- Bana da küs... Çok alıngan son günlerde, adet görüyor...
- Ooooo ilk kez mi oldu? Canım benim ya : (( Ben alıştım artık 3 aybaşım var : )))
- Evet Selami... Şok oldu resmen... Sikerim lan ben böyle mutasyonu deyip duruyor...
- Delikanlı adam tabi... Neyse tam anlamı ile oldu artık...
- Nası yani?
- Deli kanlı yani ahı ahı ahı ahı ahı
- ... !!! Ulan adet de görseniz duygusuzsunuz işte Selami!!!
- Ahı ahı ahı... Ne var yenge? Artık biz de içindeyiz işin ahı ahı ahı... Hassas mıyız bu konuda? Kıskançlık sezdim sanki ahı ahı ahı
- Sus Selami sus...
- Ilık suya koysun ayaklarını yenge... Bana çok iyi geliyor...
- ... Küvette zaten...
- Önden delikli kanatlı aldınız di mi?
- ??? O nedir Selami????
- Aaaa bak o da canını sıkmış Muzaffer abimin demek ki... Normal olmuyo yenge bize... Malum alet edevat sığmıyor. Delikli olan rahat yani dışarı bırakıyon böle...
- Aaaa??? Ben hiç bilmiyordum onu bak... Benimkilerden taktık işte bi tane...
- Bak işte! Canım abim benim ya!! Demek taşakları sıkışmış ondan bunalımda. Du ben bi koşu alıp geleyim yenge...
- Çok saol Selami... Muzaaaffffeerrr!!!!?
- Ne var Muzaffer Muzaffer!!!! ühühühüh gidin burdan... Tiksiniyorum hepinizden : (((
- Aaa Muzaffer böyle yapma ama canım : ) Bak Selami sana delikli kanatlı ped almaya gitti hem : )))
- ????? Ühühühü lan susun. Selami'ye niye söledin pis! Ühühü almayın bişi bana ühühüüh gidin burdan hepiniz de... Kıvırcık göğüs kıllarım düzleşiyor mu ne???? Keşke de papatyalar olsaydı vazo içinde şimdi? Ne tatlı: ))) Pıtı pıtı koklasam: ))) Belki de kasımpatları ühühüüh Lan çiçek mi istedim ben az evvel? ühühühü
- Muzaffeeeeeer : ) Sana ılık bi çay koyayım mı? İster misin?
- İstemem... Şu kanlara bak ühühü Ne lan bunlar böle? Ben böyle perişan olacak adam mıyım be? Ühühüh böyle evrimini de Mendeli de bezelyesini de ühühüüh Necla çok ağrım var ühühü Ne saçma sanki böyle içim buruluyor... Sanki görünmez bir güç taşaklarımı sıkıyor böyle... Belki de Kızılmaske : )))ühühü Bak işte bak Necla! Taşaklarım hep kan olmuş ühühü Bu ne laaaayn!!!
- Geldim Muzaffer abim yettim!!! Şimdi bunu takalım sana çok rahat edicen bak. Yat abim sen uzan şimdi... Aç abi takim ben sana...
- ???? Lan siktir git! Ne takıcakmışın! Ağzına sıçarım şimdi senin piç! Aç diyo bi de!!! Bakışını sikerim ne bakıyon öle!
- Taam Selami, çok saol ben takarım hadi sen git artık...
- Peki yenge... Muzaffer abim görüşürüz... Geçmiş olsun... Tespih de ver eline yenge abimin iyi gelir...
- ühühühüh Gitsiiiiiiiin!!! Gitsiiiiiiiiiin! Siktirsin gitsin Selami bu evden Necla üühühhüh Lan bak Selami kimseye söleme sakın sikerim belanı senin ühühühüüh Yarın kahvedeyim en küçük bi garip bakış alayım bittin sen!!!
- Taam Muzaffer kızma gülüm... Gitti Selami, sen sakin ol canım. Hadi gel bunu takalım sana... Tespih ister misin ?
- İstemeeeeeeeeeem ühühühü O ne öyle elindeki Necla? Önü delik felan ühühüüh Takmam ben onu eşek!!! Eşek mi???? ühüühüh Allahım nedir bu başıma gelenler ühühühüühü
9 Şubat 2010 Salı
LOST 2. SEZON 17. BÖLÜM NOSTALJİ SERİSİ
bu akşam 17 inci bölümünü izleyeceğim canımdan çok sevdiğim dizi.
ve bugün şiir yazdım sana! evet lost! bu şiiri sana yazdım, senin için. only for you babe : )))
neyse şiirimin adı "lost" hahaha evet çok düşündüm bu ismi... az evvel sesli okudum şiirimi ve ağladım sözlük. hem de o istiklal marşı okuyan ilkokul kızçocuğundan çok daha fazla !!!
lost
lost izliyorum, gözlerim kapalı
önce hafiften bir rüzgar esiyor; götüm atıyor
yavaş yavaş sallanıyor
yapraklar, ağaçlarda;
uzaklarda, çok uzaklarda,
the others ın hiç durmayan fısıltıları
lost izliyorum gözlerim kapalı.
lost izliyorum, gözlerim kapalı;
yaban domuzları geçiyor, derken; fısıltılar
yukseklerden, the others, çığlık çığlık.
ağlıyorum korkudan,
bir kadının suya değiyor ayakları;
kate mi acep diye gözlerimi aralıyorum,
yok değilmiş, lost izliyorum gözlerim kapalı.
lost izliyorum, gözlerim kapalı;
serin serin mağara bölgesi
cıvıl cıvıl sahil
kutup ayısı dolu ormanlar
çekiç sesleri geliyor hatchlerden
güzelim bahar rüzgarında kate kokusu ;
lost izliyorum, gözlerim kapalı.
lost izliyorum, gözlerim kapalı;
başımda eski bölümlerin sarhoşluğu
loş çadırımızın içinde kate ve ben, ne tatlı
dinmiş nefeslerimizin uğultusu içinde,
fısıltılar duyuyorum dışardan götüm üç buçuk atıyor !
lost izliyorum, gözlerim kapalı.
lost izliyorum, gözlerim kapalı;
locke keltoşu geçiyor sahilden;
bi havalarda böyle, sırt çantasıyla,
birşey düşüyor elinden yere; göremiyorum gözlerim kapalı,
kesin bi piçlik peşinde ;
lost izliyorum, gözlerim kapalı.
lost izliyorum, gözlerim kapalı;
bir kuş çırpınıyor kate in eteklerinde;
şöle kızartıp da yesek şu kuşu diyorum, açım
alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum kate; istersen jack e bi görün.
dudakların ıslak mi, değil mi, biliyorum; gel öpüşelim diyorum.
beyaz bir ay doğuyor sazlıkların arkasından, dolunay ve dharma işareti var üstünde,
artık bu kadarı da fazla deyip tam intihar edecekken korkudan,
hurley nin sesinden anlıyorum; bu defa the others değil,
kate i beğeniyorum...
mükemmellik silsilesi. lanet olsun ki 17 inci bölüm de bitti canımdan çok sevdiğim dizimin. alıştık tabi tak yeni bölümü, çıkar eski bölümü izlemeye bu şekil hiç hoşuma gitmiyor a dostlar. bekle baba bekle nereye kadar. allahsızlar ulan !
sonunda kapaklar indi bi şekil hatch in. neden olduğunu anlayamadık ama. sanki the others bunları hatch in içinde izliyor gibime geliyor. yoksa michael in yalnız kaldığında walt ile çete zorlanması, locke un yalnız kaldığında garip sesler duymasını başka türlü açıklayamıyorum. ( bi bunu açıklayamıyorum mına koyim yani gerisi komple açık bende hahhahaha ) bi de amerikan cafeleri tarzı o oturma grubu ve masasının yanındaki jaluziden şüpheleniyorum. onun arkasında bi yer var. sanki oradan izliyolar ya da her neyse. bi yerde gizli kamera var işte.
17 inci bölümde dahi locke un hala nasıl sakat kaldığını görmüş değiliz. babası doğal olmayan bir şekilde locke a oyunlar sergilemeye, kışkırtmaya devam etti. sanki zorlanmış gibi sakat kalmaya herif.
hatch in kapakları indiğinde salak bi şekilde altına girdi locke. whats done is done di mi göt! al o zaman. yine sakat kalıcan işte. ( locke olayında bir iş var olm. içinde lock da var çünkü hahah kilidi bu çözecek dizinin kesin.) bence bu işler henry nin bi şekil bunların güvenini kazanması için the others tarafından tertip edildi. sonuçta henry yalandan yere düşüp baygın numarası çektikten sonra havalandırmaya çıkıp karşı tarafa indiğinde süre bitmişti zaten sayıları girmek için. kronometre tuttum olm!!! çat kestiler elektriği, çaktılar florasanlı sinek kovucuyu, çıkardılar ortaya cillop haritayı. locke da gördü bunu. tertibe bak sen. yemezler. demek ki koftiden giriyolar o sayıları. bi bok olacağı yok. bunların olduğu hatch zaten cancel edilmiş hastalıktan sonra. tabi şimdi kendine saklar bu locke piçi yine bu harita olayını da.
haritayı kim çizdi sorusu ise şimdilik ben de desmond dan önce burada kalan kardeşe denk düşüyor. yoksa desmond un bu detayları çıkaracak kadar adayı bunca gezebilme lüksü yoktu, bilgisi de yoktu. malum 108 dakikada bi sayıları pompalamış herif 3 yıldır. gerçi hepsi yalan da olabilir bu bilgilerin. bi de cv ne mına koyim ?
sayid koçum ise sözde henry gale in yalan söylediğini sorgu esnasında gözlerinden anladığından, mezar leşkerliği yapma pahasına ispat etti şimdilik kimliğinin henry gale olmadığını. six feet under daki gay zenci polismiş meğer henry gale hahahha. locke piçinin sayid in sevdiceğinin amerikadaki evini kontrolden geçirmesi de artık ada öncesi hayatlarında karakterler arası bağlantılara yeni bir halka takmasından başka bişi değildi sanırsak.
bu arada dün farkettim bunu da. nedir kardeşim bu sayid koçumun çektiği? adam her sevdiğinde acı çekiyor eşşek gibi. nadia yı sevdi gelmedik kalmadı başına, shannon u sevdi yine bi sürü şey geldi başına. lan batı sabrımızı taşırma. doğu insanı sevemez mi lan doğru dürüst? bunu mu demeye getiriyonuz? sürekli salya sümük müyüz lan biz yani aşk içinde olduğumuzda? terbiyesiz seks manyakaları, duygusuz piçler !!!
dharma adlı netameli örgütlenmenin abuk bir yardım paraşütü ise bizimkilerin göbeğine düştü. işler bi acaipleşiyor bakalım.acep dharma bizimkilere mi yolladı bunları yoksa rutin bişey miydi ? bilmiyoruz.
jack ilen sawyer koçumun poker sahnesi ise nefisti. yenildik ama mühim değil hepi topu 3-5 armut. jack senden bi bok olmaz olm. bi de silahları istediği an alırmış. nah alırsın götlek!!! yürü olm sawyer ! aynı ben.
claire de yine bebeği hastalandı sandı. başka da bi sandığı yok zira tüm sandıklar ya hatch de, ya da sawyer koçumda hahah içleri tampon, ilaç, sigara felan dolu.
.
ve son olarak kate yavrumda. kelebek gibi sekiyor adada şu sıralar, etliye tuzluya karışmıyo bi süredir. hep böyle kal kate. evinin kadını ol işte böyle, bir kadının yeri mutfaktır kate bunu sakın unutma hahahah
ah ulan nasıl beklicem ben şimdi 18 inci bölümü. sözlerimi bitirirken previously on lost ve 4 8 15 16 23 42 diyor, yüzlerinizi bir kutup ayısı gibi tırmıklıyorum sevgili lost severler... netameli günler dileriz...
8 Şubat 2010 Pazartesi
RAMİZ DAYI'NIN SÖYLEDİKLERİNDEN HİÇ BİRŞEY ANLAMADIM !!!
Günlerdir millet beynimi yedi Ezel Ezel diye. Ezel şöyle bir dizi, Ramiz Dayı böyle bir dayı diye. Aynı Lost gibi hem ikisi de 4 harfli dizi diyenler de var. Bu gece baktım diziye. Komple reklamdan oluşuyor dizi. Reklamlardan oluşan dizi çekmişler. Böyle dizinin ben ta amına koyim. Ayrıca Ramiz Dayı yoktu. İzledim izledim çıkmadı. Üstten konuşan biri vardı oymuş meğer. Sesinden anladım ki balgamlı bi kişi. Karabiberli çay içsin hepsini söker. Sesi de Gülben Ergen gibi çıkar o zaman dayının. Ulan adamın ne dediği belli değil ki zaten? Dinledim dinledim hiç birşey anlamadım. Evet türkçe konuşuyor ama ettiği kelimeler yan yana gelince ne lan bu karadeniz fıkrası mı diyorum. Hatta bence meczup bildiğin deli. Aklına geleni söylüyor abuk subuk, bunlar da abov laflara bak deyip not alıyor. Facebook da birbirlerine forward ediyorlar. Bu gece ne dedi du bakim. " Kendinden kaçanı kimse yakalayamaz ama kendisini yakalayandan da kimse kaçamaz" Lafa bak çay demle amına koyim. Benim böyle dayım olsa derhal kendisini Sinir hastalıkları hastanesine yatırıp ziyaretine de gitmem.
Eyşan mıdır nedir o da deli bence. Sarışın bi hatun vardı ama o taş. Soyunmasın ama bacaklar parantezdi. Kıyafetli taş ama. Kenan iyi herif. Harcanıyor bu dizide. Gitsin Lost da oynasın bence, yakışır koçuma. 450 milyara hal hal aldı lan herif karıya. Hayvanöküzü! Ömer kim onu hiç anlamadım. Ama allahın malı olduğu çok açık. Levyeyle dövesim geldi kendisini. Şişko biri vardı bi de resmen yancı. Çiko gibi aynı Zagor'un yanında gezen. Ezel'in yanında geziyor bu da. Bi de otoparkda yaşıyon ağzı yamuk bi tip var. Ha Ali. Bence iyi birisi o ama tek eksisi otoparkına havuz yaptırması. O da deli sanırım. Kısacası deli dizisi bu Ezel. Kusura bakmayın ama hiç beğenmedim. Lost havada karada siker. Bunların arasına sadece John Locke u bıraksam hepsinin anasını siker. Dayıyı ağlatır. Ezeli bayıltır. Eyşan ı götürüp Jakob a kurban eder. Sarışını kara dumana verir. Reklamlara bıçak atar. İşte o kadar !!!
BURNUMDA DEVİASYON VAR !!!
Buyrun işte. Geçenlerde burnunda deviasyon olduğunu iddia eden birini takip ettim ve bastım deklanşöre. Hani nerde deviasyon? alşskjdlaksjdşlkasd Resmen burun ameliyatı !!!!
Not : Fotoyu da bilinçli bir anımda çektim ki burunlarını beğenmeyenlere ibret olsun diye. Öyle zırt pırt deviasyon demesi değil! Al bakalım başına geleceklerden haberin olsun ! Deviasyon derken aklına bu foto gelsin bundan kelli. Niye ameliyattan sonra yüzün eşşeğin amına dönüyör anladın mı şimdi!!! Şu ortama bak! Midem bulandı piç! Deviasyonmuş! Sen önce git bıyıklarını aldırt!
5 Şubat 2010 Cuma
TANRI BİZE NİYE BİR SÜRÜ KİTAP GÖNDERMİŞ???
4 Şubat 2010 Perşembe
İYİ ÖPÜŞMEK İÇİN NE YAPMAK GEREKİR?
İNSANLARIN KAYBETTİKLERİNİ KÜÇÜMSEME KOMPLEKSİ !!!
Merhaba saykologlar ve onların girift dünyaları! İşte karşınızda post modern Freud olarak yine yerimi aldım çünkü size haberlerim var! Çünkü size yeni donelerle geldim. Ellerim dolu hayvan herifler insan alıp mutfağa götürür!!! Geldim diyorum hala öyle bakıyo not almak için hala. İşiniz gücünüz not almak oturup amına koyim. Kolaysa yaz bakalım kendi kendine bişiler o bembeyaz sayfalara! Anca biri anlatsın onları yaz! İntihalci piçler. Neyse işte sizlere yeni bulduğum bir kompleksi iftiharla sunuyorum. Hastalarınızın kafasına kafasına kakınız. Aslında bu kompleksime perspektif kompleksi ismini de takmayı düşündüm ama sonradan vazgeçtim. Neden mi vazgeçtim? Sana ne yarraam!!!