29 Ocak 2010 Cuma

LASTİĞİ GEVŞEK AŞÖRTMEN...


O gün odamda oturmuş develeri düşünüyordum. Doğanın bu inanılmaz hayvanlarına gıpta ile bakmamak elimde değildi. Normal bir canlının 1 gün bile dayanamayacağı çöl sıcaklarında hörgüçlerinde depoladıkları yağlarla varoluşa meydan okuyorlardı. Günlerce susuz yaşayabilirlerdi. Derhal bir deve gibi yaşamaya karar verdim.

Annemlerin yatak odasındaki kum rengi kilimi üzerime geçirdim. Salondaki yastıkların ikisini üst üst sırtıma kilimin üzerine bağladım. Resmen hörgüçlerim vardı. Deve gibi sevindim. Hiç su içmiyordum. Rahmetli dedemin protez dişlerine Nutella sürdüm ve ağzıma geçirdim. Brüüsss gibi sesler çıkararak ağzımı dudaklarımı büzerek uzattım. Kahverengi ve pis dişlerimle birlikte diş etlerimi ortaya çıkarmaya çalıştım. Deve olmama ramak kalmıştı. Derhal koridora çıkıp deve gibi yürümeye başladım. Oldukça kendimden emin adımlarla emekliyordum. Salona doğru yola çıktım.

Evdeki tüm bulgurları salonda yere döktüm. Ama hiç yetmedi. Kum tepeleri oluşturamadım. Derhal bakkala gitmem gerekiyordu. Fakat mahalleli henüz sokaklarında yürüyen bir deveye hazır değildi. Bu yüzden aşörtmenimle gitmeye karar verdim. Kombiyi sonuna kadar açtım. İki elektrik sobasını da 1 metre arayla karşılıklı yakıp salona koydum. Fön makinesını da açıp 3 e getirdim. İklim çok güzel oldu. Kapıyı kapatıp bakkala doğru yola çıktım.

Mehmet amca bana çok acil 25 kilo bulgur ver dedim. Annenin haberi var mı dedi. Hayır babam istedi. Çiğ köfte yapacak dedim. Mehmet Amca suratıma her zaman olduğu gibi bir koala gibi baktı . Yahu hadi dedim ver de yükleneyim şu çuvalı sırtıma. Sıra gecesi var evde akşam. Hepsini alıyorum dedim. 20 kilo da esmer şeker ver dedim. Bak vermezsen bakkalını bir gergedan gibi dağıtırım dedim. Benden günah gitti deyip hazırlıklara girişti. Mehmet Amca’nın etrafında Muhammed Ali gibi dans ettim. Kelebekler gibi uçtuğumu düşündüm. Arada savurduğum direklerle yokladım. Mehmet Amca istesem seni bir arı gibi sokarım dedim. Fesupanallah. Al şunları da git hadi başımdan dedi. Deftere yazıyorum dedi. Bulgur çuvalını sırtıma vurduğum gibi yola çıktım. Sol elimde de esmer şekerler. Sokakta bir ölü hamamböceği buldum. Derhal onu da cebime attım. Eye of the tiger ı söylerek eve doğru yola koyuldum.


Eve geldiğimde deve olmak için can atıyordum. Antreyi geçip salon kapısını açtım. İnanılmaz bir sıcak dalgası yüzümü yaladı. Gülümsedim. Bulgur çuvalını elektrik sobalarının ortasına döktüm esmer şekerleri de üzerine boca edip yaydım biraz. 1 metrekarelik bir çölün ortasında duruyordum. Kum tepeleri bile vardı. Cebimden çıkardığım hamam böceğini de çöle koydum, hafifçe kuma gömdüm. Öylesine acımasız bir coğrafyaydı ki hamamböceği bile ölmüştü. Derhal kilimi üzerime geçirdim. Yastıkları da üzerine bağlayıp, kafama annemin koyu kahverengi külotlu çorabını geçirdim. Ağız bölümünü yırtıp ağzıma dedemin dişini soktum. Annemin nazar boncuklarını dizdiğim ipi de kafama bağladım. Çok güzel ve sağlıklı bir deveydim. Sobaların ortasına geçtim ve durdum. İnanılmaz terliyordum ama artık bir deve olduğum için bu benim için hiç önemli değildi. Doğanın bir mucizesiyim dedim. Biraz çölde yürüdüm. Kimsecikler yoktu. Bir kum fırtınası yaratmak adına fön makinasını kumlara tuttum. Ağzım yüzüm kum içinde kaldı. Büüürs yaparak püskürttüm. Ağzımdan dişlerim fırladı. Geri alıp ağzıma taktım ama her yerine bulgur ve esmer şeker yapışmıştı. Biraz kum yedim. Çölde çok fazla hareket etmenin gereksiz olacağını düşünerek yere oturdum. Munis bir hayvandım. Çöl iklimi hükmünü sürüyor ama bir deveye işlemezdi. 15 dakka geçmişti. Direniyordum. Dilim küçük dilime yapışmak üzereydi ama neyse ki deveydim. Deve olmak çok zordu. İnanılmaz susamış ve maçın 65 inci dakikasındaki Zidane gibi terliyordum. Gözlerim karardı sıcaktan. Çölün sıcağını hafife almışım deyip bürrs yapmaya çalıştım. Yapamadım.


Kendime geldiğimde iki bedevi başımdaydı. Şaşkınlık ve korku dolu gözlerle Arapça haykırıyorlardı. Ağzımdan dişlerimi söküp aldılar. "Allah belanızı versin sizin! Dişlerimi söktünüz resmen!" deyip ayağa kalkmaya çalıştım. Ufak tefek olan bedevi ağlamaya başladı. Oğlum ne yaptın sen dedi. Terden yapış yapış olduğumdan her yerime çöl kumu yapışmıştı. Kafasına eşarp bağlamamış olan iri bedevi anlamsız sesler çıkararak hörgüçlerimi çekmeye başladı. Hörgüçlerimi söktükten sonra derimi soydu. Kurban bayramında derisi soyulmuş bir koyun gibi aşörtmenimle ortada kalmıştım. “Beğendiniz mi yaptığınızı caniler! Pis işkenceciler! Savunmasız bir deveye bu yaptığınız reva mı? Gelin üstüme binin gezdireyim sizi çölde” dedim. Bedevilerin bunca zalim olduklarını hiç bilmezdim. Lanet olsun sizlere deyip koridora doğru kaçmaya çalıştım. Fakat emekleyerek kaçmaya çalıştığım için iri bedevi birkaç adımda bana yetişip yakaladı bacaklarımdan. Bir kaç çırpınıştan sonra lastiği gevşek aşörtmenimin bedenimden sıyrılmasıyla, aniden havuza dalan Mark Spitz gibi donla ortada kaldım. Elinden kurtuldum ve önce koridora ordan da odama kaçıp kapıyı kilitledim.



Yatağıma uzandığımda böylesine bahtsız bir deve olmak için ne yaptığımı düşündüm. Çölde bir gece bile geçiremeden barbar bedevilerin saldırısına uğramıştım. Yine de iyi dakikalar geçirmiştim çölde. O inanılmaz zaman dilimini düşündüm. Bir deve olmanın o coşkunluğunu, o doğaya meydan okumalarını az da olsa yaşamıştım. Turnuva şampiyonu olmuş Roger Federer gibi mahçup, gözlerimden bir damla yaş süzüldü mutluluktan. İşaret ve baş parmağımla gözlerimi silerek gülümsedim. Artık bir deve olmadığıma göre su içebilirdim. Kana kana içtim. Kapıda patlayan babamın yumrukları uzaklardan gelen bir deve kervanının sesiydi. Üzerlerinde yükleri, cefakar develer ağır ağır ilerliyorlardı çöl kumlarında. Sıkıca yumruk yapılmış sağ elimi hafifçe gevşetip içindeki hamam böceğini yastığımın üzerine koydum. Parmağımla sırtını hafifçe sevdim minik dostumun. Hadi uyu artık dedim. Deve kervanının ritmik sesleriyle hafifçe sallanarak sessizce uykuya daldık. Kafamdaki çorap bana çölden kalan tek hatıraydı. Rüyamızda serap görecektik…

EL ELDEN HALDUN ÜSTÜNEL!!!


Geçen Floryada geziyorum Kate Moss la karşılaştım. Etrafına ben ne arıyorum burada bakışları atıyordu. Derhal yakınlık gösterip Türk lokumunu tattırdım kendisine. Hoşuna gitti. Bir daha bir daha dedi. Lokum lokum üstüne yedirdim. Yerken "Haldun" dedi başka bişey demedi. Kıllandım. "My name is Haldun" dedim sevindi "and my surname is Üstünel" dedim çığlık attı. Bonservisini elime verdi, derhal oracıkta kiraladım...

GREGOR SAMSA

Gregor Samsa o sabah uyandığında kendisini devcileyin ter damlacıkları içinde buldu. Gece yağlanması yaşadığını düşünüp gerinerek aynanın önüne doğru seyirtti. Kendisiyle göz göze gelir gelmez, Galapagos adalarında maymun yaşamıyordu ki diye düşündü. Bunu düşündükten sonra hayattan zevk alamadı. Ayağa kalktı ve sir ağdacıyı aradı. Telefondaki ses "Siz gelmeyin, biz size bir eleman yollarız" dedi. Rahatlamıştı, koltuğa oturdu. Bir süre kaşındı. Elemanı bekliyordu ve hala terliyordu. Bahşiş verecekti...

28 Ocak 2010 Perşembe

BİR GÜNDE 25 KİLO YE AMA 15 KİLO VER DİYETİNİ BULDUM !!!!


Direk konuya giriyorum olm. Diyelim hem kilolu hem de iştahlıyız. Ama kilo verip erotik görünmek istiyoruz. Arzulanmak ve bu arzulanmanın sonucu havalara girmek istiyoruz. Yoksa niye kilo verelim değil mi? Ve evet kilo vermenin inanılmaz bir yolunu keşfettim. Ebru Şallı'nın yolundan gitmek isteyen gitsin ki bu bize uymaz. Çünkü insan Ebru Şallı olunca hem gözleri beleriyor hem de beyni zayıflıyor. Varsa yoksa sağlıklı yaşam. Hep bundan bahsediyor. Deli midir nedir!? Ne o öyle deli gibi plates topluğu! Uymaz bize. Ben diyorum ki size mükemmele çok yakın bir diyet buldum. Çünkü diyetin zayıf noktasını buldum insan diyetteyken aç kalıyor. Ve de diyetin bir başka zayıf noktasını daha buldum insan kilo veremiyor!!! Hem açsın hem de kilolu! Olacak şey değil amına koyim! Ve bu ikisini aynı potada eritince rezil oldular ve çözdüm onları. Bir günde 15 kilo verdiricem size hem de aynı gün 25 kilo yiycez! klasjdşlkjasşldkjlasd Evet inanılmaz ama diyet! Düşünsene aynı gün içinde 25 kilo yemek yicez hem de 15 kilo vericez olm!



Açıklıyorum! Kendi kolunuzu yiyin ! Evet olm! Kolu zayıf olanlar bacağını yesin! Bugün bi bacak nerden baksan 25 kilo vardır. Diyelim bacağımızı yedik. Bu bacaan nerden baksan 10 kilosu besin. Yani besin derken maalesef vücut bu 10 kiloyu emer. Anlatamazsın. Mide nerden bilsin kendi bacaa olduğunu. Adam direk saydırır asitleri ve hazmeder yollar ince bağırsağa. O da emer emer yollar kalın bağırsağa. Ohoo ondan sonra kim öle kim kala. O da emer biraz gerisi kaka. Bu durumda 25 kiloluk bi bacağımızı yesek, bunun 10 kilosunu vücudumuz besin değeri olarak algılayıp verse bünyeye geri kalan 15 kilo dışkı olarak atılır. kaljsdhlkajhsdlkjhaskljd 15 kilo bok !!! Adeta manda boku! Ama utanma dost bunu sen sıçmadın. Yani sen sıçmadın derken bunun müsebbibi sen değilsin. Yani sen değilsin derken of vazgeçtim. Ne var lan işte sıçtın 15 kilo kabul et. Kim bilecek ki bunu. Sanki bokunu ölçen biri var. Rahat ol kim bilecek. Sen kimseye söleme yeter. Sıç rahat ol. Sıç gönül rahatlığıyla. Yüksünme. Ondan sonra bak çık tartıya. Vermişsin 15 kilo. Buna ne denir kim bilir. Kendimle gurur duyuyorum ve bu buluşumu fırsatlarla dolu Avon kataloguna koymayı düşünüyorum. Ve evet dostum bir günde 15 kilo verdin resmen. Gururla yürü, acıyla zıpla tek ayak üzerinde. Seni görenler gözlerine inanamıyacak. Aman tanrım ne biçim de zayıflamışsın diyecek. Buna inanmayanlar bacağını yemeden önce tartıya çıksın. Ve 7 saat sonra yeniden çıksın. 15 kilo verdiğinize siz bile inanamayacaksınız. Kim inanacak acaba? Amına koyim ben böyle inancın. İnanın şu an Ebru Şallı sinirden platez topunu yiyor ve farkında değil sinirden kilo aldığının. Ebru Şallı yeneceğim seni!!!!


Ve sonuç paragrafı. Sizlerden tek ricam diyetime başlamadan önce bi fotoğrafınız ve diyetim finali bi fotoğrafınız. Hepinizi yayınlıcam! Sadece bu! Sadece deniz ! Sadece sen ve ben! Hepsi bu! Hepsi bu!!! Tepedeki çimenlikten bağlanıyorum sizlere. Bacağımın üzerine mayonez ve barbekü sos döktüm öyle bağırıyorum! Netameli günler dilerim...


Not : Diyetime ilgi duyup sonra da götüm resimdeki gibi oldu ama diye ağlayıp bana mesaj atma olm erkek şişkolar! Bunu sen istedin piç!!! Arzulanıyorsun işte daha ne?!!!

26 Ocak 2010 Salı

PARANORMAL ACTIVITY FİLMİNİ ÇEKEN HAYSİYETSİZLERE SESLENİYORUM !!!


Evet ağzına sıçim ben böyle filmin. Bence iğrenç bi film ve ödüm bokuma karıştı. Bi de tam filmi izlerken ev güm güm sesleriyle inledi birden. Betim benzim attı. Bir süre filmi durdurup sesi dinledik. Resmen güm güm güm!!! Allam neler oluyor ettehiyatü felan diye devam ederken birden kapı zili çaldı!!! Bir süre açmadım. Ama zil çaldıkça delirecek gibi oldum. Hay ben böle filmin anasını sikim diye diye kapıyı açtım elimde titreyen tavayla. Bizim rahatsız alt komşu delirmiş gibi saç baş dağılmış "sesini kıssanıza evladım uyuyamıyoruz" dedi. "Ya git başımdan be artık. Tamam müzik dinletmiyon da rahat rahat korkamıyacak mıyız yahut?! Film izliyoz" dedim. Hayret bişey. İçimden de oh be alt komşuymuş diye sevindim. Sübhaneke vebihamdike. Kulaklıkla izle deyip gitti. O sırada apartmanın otomatı söndü ben nasıl kaçtım odaya hiç hatırlamıyorum. Filmi devam ettirdim, ettirmez olaydım. O çığlıklar, o sayko saçmalıklar. Senaryo sıfır bence. Götüm gibi oyunculuk. Buzdolabının kapağını bile açtım ortamı aydınlatsın diye yoksa evde oturamıyom. Sinema adına hiç bişey bulamadım. Hiç bişeye selam da çakmamış, bi yere saygı duruşunda da bulunmamış. Ortaokul temsili gibi hatta çocukken birbirimize anlattığımız cin hikayeleri gibi ve onun hayvan gibi gürültülüsü. İnsanı hoplatıyor. Resmen kepazelik. Amına koyim ben böle filmin. Yer yer kahkahalar atarak kendime teneffüs alanları sağlamaya çalıştımsa da kendi kahkahamdan ürkmek suretiynen susmak ve etrafıma garip bakışlar atmak durumunda kaldım. Tuvalete gidince kendi kendimle el ele tutuşup oturdum. O derece tir tirdim. Keşke de gece izlemeseydim. Bu gece uzun olacak besbelli. Neyse ki fırsatlarla dolu Avon katalogu var evde. Açtım onu çeşitli okazyonlara fokuslandım. Aklıma filmin bazı sahneleri gelince kalkıp dans ettim, oynadım, gerdan kırdım. Kendimden geçmeye çalışarak oynadım. Baktım olmuyor youtube dan komik vidyolar felan izlerim. İşallah elektrik felan kesilmez. İşte ben o zaman böle filmin azına sıçarım : ((( Kendi kendime harmandalı oynuyorum ama çok korkuyorum. Harmandalı tek başına salonda oynanınca bence çok korkunç bi dans : (((( Paranormal aktivity gibi film yapanların boynu altında kalsın bence : ((( Rüyamda Mustafa Sarıgül kulaklarımı sarıya boyayıp yüzüme "Bu kulaklar Mustafa Sarıgül tarafından sarıya boyanmıştır" yazıp gülümsüyordu. Sonra da burun kıllarımı çekmeye başladı : ((((
Not : Abi bu arada bu nasıl çift yahu! Kaç günlerini izledik bi kere pompiş olmadı. Resmen saçmalık.

MUSTAFA SARIKAŞKOL !!!




Location : Sevgili Şakir Eczacıbaşı'nın cenazesi
Egzantrik insan : Mustafa strikes back !
Kaşkol : Sarı
Kıssadan hisse : Ayıptır...

22 Ocak 2010 Cuma

HEM BALIK YEMEK HEM DANS ETMEK !



- Benimle dans eder misin : )))
- Edemem, ellerim balıklı...
- : (((

SİGARAYI BIRAKMA SÜRECİM ...


BIRAKAMADIM...

21 Ocak 2010 Perşembe

NATE ROBINSON'A AÇIK MEKTUP ( AN OPEN LETTER TO NATE)



DEAR NATE,


PLEASE DONT SLUM DUNK THIS YEAR. ENOUGH IS ENOUGH...


BEST REGARDS,

T&T



SEVGİLİ NATE,

DUYDUM Kİ GENE SMAÇ YARIŞMASINA KATILACAKMIŞSIN DOSTUM. AMA YETER Dİ Mİ? KAÇ SENEDİR ÇEKTİĞİMİZ YETMEDİ Mİ SENİN ELİNDEN OLM. HAKARET ETMEK İSTEMİYORUM, KISA BOYLUSUN ALINIRSIN ŞİMDİ. AMA DOSTUM ORASI NBA SMAÇ CONTEST YANİ. SEN SÜREKLİ UZUN EŞEK OYNAR GİBİ Bİ HAREKETLER. SONU NORMAL SMAÇLA BİTEN ABİDİK GUBİDİK HAREKETLER. TOPU ORTA SAHADAN PANYAYA FIRLATIP YAKALAMAYA ÇALIŞARAK 857 DENEME. OFFF ŞİMDİDEN İÇİM SIKILDI. MİLLET SENDEN KURTULMAK İÇİN GEÇEN SENE HİBE ETMİŞTİ KUPAYI SANA AMA SEN HALA HIRSINDAN PARKEYİ KEMİRİYON Bİ DAHA KATILIYON. SENİN YÜZÜNDEN GEÇEN SENE GÜZELİM RUDY FERNANDEZ İ ELEMİŞLERDİ. YETERİ BİLİRSEN YETER!!! KATILMA! EĞER KATILIRSAN OKAN BAYÜLGEN DE KATILACAK! ŞEYTAN DİYOR VER SENİ LEBRON UN ELİNE TOP DİYE SMAÇ BASSIN SENİ! ÖYLESİNE TİKSİNDİM OLM SENDEN! PİS HERİF! HAYVANÖKÜZÜ!
SEVGİLER,
T&T

17 Ocak 2010 Pazar

NBA OYUNCULARINA KONUT ÜRETECEK TOKİ'YE UYARILAR !!!


NBA oyuncularının oturduğu evler epey kafamı kurcalıyor son dönemde. Misal Lebron James. Adam evinde bi Pazar sabahı kalkmış yüzünü yıkamış çocukları da buna "buba buba" diye koşuşuyor. Herif kolları açıp "come to daddy madıfakırs" dese o koridor nerden baksan ne genişlikte olması lazım kim bilir? Yoksa bizdeki koridor genişliği olsa zaten çocukları bırak Lebron koridora girse herkes gelir buna çarpar. Kollarını da açamaz. Omuzları mıh diye oturur koridor sınırlarına. Şu an tam bilemiyorum ama belki de Lebron koridora sıkışıp mahsur kalır. Bu durumda Lebron sinirlense koridora biraz mukavemet gösterir ve omuz başları koridor duvarlarını patlatarak misafir yatak odasına girebilir. Bu da hoş olmaz. Bir Pazar sabahı kimse evinin duvarlarını kırmak istemez. Bu durumda Lebron ve benzerlerinin rahatça kollarını açıp küçük madıfakırlarını kucaklayabilmesi için 5 metre genişliğinde bi koridoru olan ev 3 oda bi salon olsa 800 metrekare olması lazım. İnanılmaz bir metrekare bence. NBA oyuncularının evleri minimum 800 metrekare demek ki.
Hele ki Shaq a oldukça geniş 3+1 140 metrekare evi göstersen dostum bu ne der. Yere yatıp kollarını ve bacaklarını hızlı bir şekilde açsa evde kim var kim yok yere düşer. Ya da Shaq evinde kızına kına gecesi yapsa nasıl olur hiç düşünemiyorum. Tıklım tıkış bi ortam, oynamak istemeyen ve son derece haklı olarak yerim dar diyen bir dev kalçalı zenci gelin. Ve de diğer kalçalı kankaları. Arka arkaya dizilip dizlerinden hafifçe bükerek o devasa kalçalarını dışarıya pörtleterek altlı üstlü bi çalkalamaya kalksalar, bu salon en az 450 metrekare olması lazım. Rezaletin bir diğer adı.

Ya da Lebron bizim eve misafirliğe gelse, yatıya kalsa adamı anca salonda uyutabiliriz. Yer yatağı ama evde ne var ne yok bu yer yatağının inşaasında kullanmam lazım. Üstüne üstlük yine de mutfakta yürürken Lebron'un ayaklarına takılıp düşebiliriz. Olmaz olsun böle misafir. Evime sokmam bu NBA cileri. Adam acıksa kahvaltıda 25 yumurta yer. Çay demleyip sürahide teslim etmem lazım ellerine sıcacık. 2 kilo kaymak, 1 kilo bal. Öğle yemeğinde bi kazan çorba, 3 kuzu, 4 marul, 8 roka. 21 soda. Akşam yemeğine param kalmaz : (

Sözün özü NBA yörelerinde residance işine girecek TOKİ yi uyarıyorum buradan. Yapmayın, etmeyin. Ya da ayakkabılık diye girin piyasaya, residance diye değil. O zaman hoşlarına gidebilir. Sevimli, sıcacık bi ayakkabılık. 1+1 Nate Robinson, 2+1 Baron Davis, 3+ 1 Lebron James, 4+1 Shaq ayakkabılıkları. Kevin Durant de 4+1 alır gelecek sene de giyerim diye. Hem de akıllı ayakkabılık. Güvenlikli, site içinde. Otopark ve asansör boyutlarına hiç girmicem çünkü olacak şey değil TOKİ...




16 Ocak 2010 Cumartesi

KAYIP EBEVEYN İLANI ...


PET ŞİŞELER DOĞAYLA UYUM İÇİNDE DEĞİL VE ZARARLI ...


Mis gibi 46 numara sandalet hem de 2845 yıl boyunca doğa kaybedemez onu. Ömürlük. Damacanalardan da döpyes yapılabilir ya da ters çevirip tabanını da kesersen şarap kadehi.

ÖMER ÇELAKIL YİNE BİLDİ !!!


Sevgili Ömer'i tanımayan yok ve yine bildi ama bu kez haberi yok. Çünkü ben geçenlerde yine hayretler içerisinde kendisini dinlerken sevgili Ömer Çelakıl'ın saçının şifresini çözdüm ve açıklıyorum. Öyle ya adamcağız şifre içinde kaldı bizim için. Bu kez de ben ona bi şifre hediye ediyorum. Hatta bu şifremi aniden önüne koyduğumda verdiği tepkinin de resmini çektim sizin için. Please find above. Çok sevindi. Peynir diyerek sevindi ingilizce. Neyse şifremi açıklıyorum !!!
Sevgili Ömer'in saçlarının şekli, Hz. Musa'nın Kızıldenizi ikiye ayıracağının şifresidir !!!
Tarihi inceledim ve gerçekten de ayırmış. İnanılmaz ama şifre.

TÜRKLERİN VİZESİ KALKTI !!!


Ruslar hem siklerimize vize ismini takmış hem de kaldırıyor dostlarım. Tüm yurtta şenlik ateşleri, tüm yurtta halay. Vizesi kalkan tüm gençlerimiz şimdiden gugıl örtden şehirler kasabalar bakıyorlar yerleştirmek için kendilerini. Dün sabah bizim mahallede tüm erkekler sevinç içinde tokalaşıp öpüştüler, birbirlerini tebrik ettiler, vizelerini tokuşturdular. Marketlerimizde bal kalmamış.

Ben diyorum ki zamanında Rus kızlarının resimlerini gösterselerdi bizim dedelere resmen sosyalist olurduk anında. Yemişlerdi o zaman Sam amcayı da Marşal yardımlarını da. Çünkü biz vizemizin doğrultusunda giden bir milletiz, kim vizemizi kaldırır ona gireriz ve o yüzden hafif sağa yatık kanımca rotamız. Bye for now...

12 Ocak 2010 Salı

AVM LERİ DİNLİYORUM GÖZLERİM KAPALI...


AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir % 30 indirim başlıyor
Yavaş yavaş satın alıyorMüdürler, müdür yardımcıları;
Uzaklarda, çok uzaklarda,Starbucksların hiç durmayan isim çağırmaları
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
.
.
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
% 50 indirimler geçiyor, derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık ortadirekler iniyor mağazalara.
%70 indirimler geliyor dalyanlardan
İşçiler kımıl kımıl artık, memurlar, emekçiler.
Bir kadının Nine West’e giriyor 36 numara nasırlı ayakları
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
.
.
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
Serin serin Kanyon
Cıvıl cıvıl İstinye Park
Mini etekli kadınlar dolu dükkanlar
Pos makinalarının sesleri geliyor kasalardan
Güzelim indirim rüzgarında emekçi kokuları
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
.
.
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
Başımda eski Nişantaşının sarhoşluğu
Loş sokak mağazalarıyla
Dinmiş vahşi kapitalizmin lodoslarının uğultusu içinde
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
.
.
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
Bir alışveriş duayeni geçiyor önümüzden
Ellerinde çeşit çeşit markalarla dolu çantalar
Bi kafası görünüyor çantaların ardında
Küfürler, şarkılar, hip hoplar, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere
Bir ürün olmalı
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
.
.
AVM leri dinliyorum, gözlerim kapalı
7 parça ürün çırpınıyor ellerimde
Alnım sıcak mı, değil mi, biliyorum
2 saattir kasada sıra bekliyorum tansiyonum düştü.
Satın aldığım ürünlerin modası geçmek mi üzere,
Dudaklarım ıslak mı, değil mi, biliyorum
Beyaz bir kasa doğuyor önümdeki müşteri de gidince
Kalbimin vuruşundan anlıyorum,
Sıra bana geliyor.
AVM leri dinliyorum.

Not : Merhaba şiirle golden şat yapan kapitalizm düşmanları! Şiirlerin içindeki sessiz harflerle en güzel hülyalara sürünen, sesli harflerle coşkulu sesler çıkaran mahluklar, emperyalizmin tek dişi kalmış ensesine bir at başı gibi sokulup tokadı yapıştıranlar! Ben geldim. Ve gelmemle şiirimin sizleri yerle bir etmesi an meselesi oldu. Hercü merç olmuş insan yığınlarına elimi uzatmak adına şiirimin açıklamasına geçelim. Bu şiirimde yine her zaman olduğu gibi üzerimize bir karabulut gibi çökmüş olan alışveriş çılgınlığıyla savaştım. Yer yer yenilmek üzere gibi görünsem de galibiyet yine emekçilerin oldu. Şiirlerimde bu duygusal gelgitleri yaşamayı ve yaşatmayı çok seviyorum. % 70 gibisi yok. Şiirimin en çığır açıcı dizesini seçmekte ise zorlanmakla birlikte, elimde olmadan 17 inci dizemi seçiyorum. 17 inci dizem bence resmen bir çığır. Artık şiir eskisi gibi olamaz çünkü 17 inci dizem yazıldı artık. 17 inci dizemin karşısına İsrail başbakanı otursa ancak bir taburede oturuyor hissiyle oturur hatta yere oturur bağdaş kurar, şaplak çalıp türkü söyler. “Cıvıl cıvıl İstinye Park” bu dize çok eklektik ve döngüsel. Kendi başını yiyen bir çıyan. Ve bu çıyanı sizin için ellerime alıp tek tek çözümleyeceğim. “Cıvıl” kendi başına zaten enerjik bi kelime. İçinde naiflik ve serzeniş barındırıyor. İkileme yaptım ki daha da enerjik olsun. Çünkü bir devrim ancak “cıvıl cıvıl” olabilir ya da doğa. Burada ne demek istediğimi anlamayanlar kahrolsunlar. Çünkü insan doğasına en yakışan devrimdir dostlarım. Bir emekçinin nesi var 2 emekçinin sesi var ve bu ses cıvıl cıvıldan başkası değildir. Bu sesler genelde 1 Mayıs meydanlarında ya da çeşitli hak taleplerinde tüm emekçilerimizin minik sevimli ses tellerinden ovalara yayılır. Bu muhteşem dizenin içinde bir adım daha atınca karşımıza “Cıvıl cıvıl İstinye” çıkıyor. İşte düşünün dostlarım daha o zamanlar kapitalizm yoktu. Ağaç vardı sincap vardı kuş vardı. Cırcır böceği vardı ve bunların hepsi İstinye’nin muhteşem doğasında yaşıyordu. İstinye bir zamanlar botanik parktı. (Korkunçtur yalnızlığımız, bir oyun oynanır oyalanırız, orman değiliz artık, milli parkız.) Ve bu doğal İstinyenin içinde doğaldır ki bu canlılar yaşarken sesler çıkarırdı. Ve bu toplu ses cıvıl cıvıldır. Cıvıl cıvıl İstinye. Bu betim beni bitirdi : ((( Doğanın bu muhteşem minik canlılarının armonisinden, emekçilerin seslerine gönderme. Mamafih mola vermenin, üzüntülere gark olmanın sırası değil zira dize incelemeyi bitirmek durumundayım. Ve muhteşem final : “Cıvıl cıvıl İstinye Park”. Park ne demek a dostlar? Park şehir içlerindeki doğal hayatın simulasyon alanlarıdır. Kente sıkışmış, yabancılaşmış kentsoyluların (d)evrim öncesi hayatlarını bir nebze de olsa soluyabildikleri minik alanlar. Misal Central Park. Ve evet dostlarım kimse unutmasın ki İstinye Park denilen bu devasa kütle, kapitalizmin motorlarından biri olan bu heyyula yapıyı minik elleriyle binlerce emekçi amele inşa etmiştir. Kimisinin teri kimisinin gözyaşları harç olmuştur şapına betonuna. Hazır beton emekçileri yok sayan bir zihniyet. Alçıpan ve hazır betonlara hayır diyoruz yeri gelmişken. Mala gibi yar olmaz. Çünkü hepimizin gideceği yer güneydeki küçük bir balıkçı kasabasıdır. Ve orada işte kerpiçten evimize yama yapmak için maladan başka bir şey ihtiyaç duymayacağız. İşimiz bitince espressolarımızı yudumlayıp denize bakıp gülümseyeceğiz. That was a good life deriz belki kim bilir. Hoşçakalın sevgili şiirin memelerine yumulmuş primitif varlıklar. İyi emin, iyi emin ki güçlenin. Şiirin meyvelerini kaçırmayın. Isırın hoyratlar, koparın o memeleri. Koparın ki aç kalın gözü dönmüş sapıklar. Şiirden bi haber gerzek orduları ölün geberin açlık içinde, kendi kusmuğunuz içinde, başı koparılmış altın yumurtlayan tavuğun cansız bedeni elinizde!! Merhaba !

11 Ocak 2010 Pazartesi

GREGOR SAMSA


Gregor Samsa o sabah uyandığında bütün vücudunda devcileyin izler bulur. Biraz inceleyince bedeninin her yerinde çarşaf izleri olduğunu görür. Yastığındaki salya izlerinden de anlar ki dün gece çok iyi uyumuştur. Derhal gerinirken bu kutlu anı görebilmek için aynanın önüne geçer ve işte o an yıkılır. Yüzüne kaş göz çizmişlerdir. Gregor kederinden sigaraya başlar. Ne kadar kederlense de yüzündeki gülümseme silinmez ve keldir. Sigaradan esaslı bi nefes çeker...

İNSANLARIN BAZI YÖNLERİNİ AÇIKLIYORUM!!!

İnsanımız çok garip. İnsanımız derken dünya gezegeninden bahsediyorum. Böyle geziyoz ortalarda, birbirimize bakıyoruz felan. Tenimiz bronzlaşınca birbirimize daha çok bakıyoz, beğeniyoruz bronz olarak akjlshdlkjasd Ne saçma lan! Tenimiz bronz olunca herkes kendini bişi sanıyo. Gözlerini kısıp cool cool bakıyor ortalığa. Ten beyazsa herşey normal, ten bronzsa ortam değişiyor. Ama tişörtle bronzlaşınca da taşşak geçiyoz kljahsdklasd Bence baya saçma




Bi de olduğumuz yerde haykırarak, koşu bandına çıkıp danalar gibi koşup terliyoz. 82 kilometre koştum diyor bi de ayı. lkasdkjhaskdlj Nereye koştun götüm. Bandın üstünde hamster gibi gezindin durdun 1 saat. Bi yere gidemedin. 82 diyor hala. Garip...


Uçakla bir yere giderken bazılarımızın ödü patlıyor lkajhsdlkjhasdkl Niye lan? Kan basıncı bombe yaptırıyor beyne. Geçici bir süre deli oluyor. Misal bugün metroda adamın birini gördüm kulakları ve elleri beyaza kesmişti. Yüzü kıpkırmızı olmuştu, gözleri kapalıydı, takım elbiseliydi. Ve bembeyaz parmaklarıyla bir saniye bile durmadan sertçe alnına vurup durdu. 2 durak boyunca hiç durmadan gözlerini açmadan parmaklarıyla alnına vurdu. Adamın alnı morardı darbelerin etkisinden. Metro durdu, adam durmadı. Ben indim adam inmedi. Alnına vurmaya devam etti.


Sonra bi de bir yerlerimiz kırılıyor bazen lkajsdhlkajhsdk Çokça kalbimiz kırılıyor. O ne lan öle? 2 ay alçı takıp bekliyoz kırığın iyileşmesini. Normal olarak ormanda olsa bu şeyler ne biçim de yerler bizi. Sırtlanlar kikir kikir kemirirler götü kulağı şerefsizim. Kırık mırık kalmaz o zaman ortada kikikikiki


İnsan dolunaya bakarken ayağı bile kırılabilir misal benim : (((

7 Ocak 2010 Perşembe

BUNDAN BÖYLE BANKADAKİ PARALARIMI HER GÜN SAYACAM!


Geçen mevduatlarımın durduğu ismi lazım değil bir bankaya gittim. Dedim paramı verin derhal. Ok dediler ve 2 saat bekledim. Meğer ben 10 dakka bekleyip içim geçmiş. Bi uyandım asabiyim. Verin lan paramı yeter dedim şu saate bak kaç olmuş lan. 67 ydim ben 116 olmuş hala burdayım lan! Beyefendi şu an için bireysel bankacılık portföycülerimiz paranızı hazırlıyor. Nerdeler lan bunlar dedim 2 saat oldu be hayvanöküzleri diye şubeyi çınlattım. Ürktüler. Hemen gösterdiler bireyselcileri. Dikildim başlarına çabuk bulun paralarımı dedim sonra da bana verin. Arıyoz beyefendi şu an, vericez dediler. B likit fonların arasına karışmış zair arıyoz dediler. Yoksa paralarımı kayıp mı ettiniz lan dümbükler diye çıkıştım. İnanılmaz aldatılmış hissediyordum kendimi. Cevab veremediler. Kafamı geriye doğru atıp gözlerinin içlerine baktım. Gıdımı öne çıkardım bi süre. Genç ve gayretkeş bankacılar bir süre bana bakıp işlerinin başına döndüler. O an param olmadığı için bi simit alıp kemirmeye başladım başlarında. Bankacılık da amma zor işmiş ha dedim. Şu hallerine bak yeni mezun işletmecilerin. İyi arayın oraları dedim. Paralarımı bana verecekleri anı hayal edip karperimden büyük bir ısırık alıp gülümsedim : )))

CANSIN EN CANSIN! TÜRKÜ MARKETLERDEN ISRARLAYIN!


Bear Stalkers,

When I was gone what did you do lan keranacılar? Well you just sit there. Ama ben kendime yeni bir kanka buldum. Adı da hürriyet.com.tr. Süper birisi ve de çok komik. Evet itiraf ediyorum bir web sistesiyle sohbet ediyorum artık. En önemli kankam kendisi. Geçen diyo ki bu ünlüyü tanıdın mı? ah ah ah bi bakıyorum hiç tanıyamıyorum. Kim lan bu gözlüklü kertiş tanıyamadım olm hürriyet.com.tr diyorum. aaa sen çık teoman. Çok piçsin lan diyorum. Yok diyor gel bu vidyoyu izle. İzliyorum, altıma pisliyorum. İnanılmaz bir dost. Sevecen. 24 saat orda beni bekliyor ve ful pansiyon.

Neyse epey oldu. İnterneti çok düşündüm yokluğumda. Acaba dedim internet nası bi yer? Gerekli mi? Ne yapıyoruz biz ikide bir internete girip? Sonra da çıkıyoruz. Madem çıkacaz niçin giriyoruz? Ama sonuçta öleceğimizi bildiğimiz halde yaşıyoruz. Gülüyoruz felan. Of ne tatlı bu çinekop deyip yiyoruz. Sonra ne oluyor pisliyoruz çinekopu. İnanılmaz kötü kokuyor çinekoptan arta kalanlar. O güzelim rokaları tanıyamazsın çıkışta. İnsan demek ki güzel olan ne varsa boka çeviriyor. İşte bunları düşündüm yokluğumda. Yarraamı bunları düşündüm. Şu an uydurdum. Ne sikim şeyler lan bunlar? Bunları niye düşünim. Mad men i düşündüm. Çok iyi. Paso sigara paso içki paso pompa. İşte kariyer diye buna derim. Sonra Lost u düşündüm. İşte loser olmak buna denir. Kariyer felan yok. Mal gibi ortada gez dur. Abuk subuk olayların içinde. Kumsal felan, mağaralar. Ayakların kum içinde bin türlü kepazelik. Amına koyim ben böle hayatın.

Sonra da neyse işte şimdi ben yazılara başlıcam yani. Geldim.

Hülasa I'm back biçız! Fayn en you?


Not : Çünkü herkes geri dönmüş. O yüzden ekşi sözlük'e de geri dönmek için ssg ye mesaj attım, cevap bekliyorum. O da eski önemli kankalarımdan. Bakalım ne cevap verecek : ))))