8 Mayıs 2009 Cuma
YAZIKLAR OLSUN...
Geceleri uykudan uyanıp etrafa ilk kez görmüş gibi bakınmakla başlayan bir sürecin içine yine girdim. Tanıyorum. Ama yıllar olmuştu. Yok ettiğimi sandığım, içimdeki o ev yine ışıklar saçmaya başladı. Bacasından yine dumanlar çıkmaya başladı. Bahçesine dahi girmeye korktuğum ev yine hayat buldu. Etrafında gezinip gizli gizli içeri bakındığım ev, çitlerine dahi dokunamadığım. Korkudan öldüğüm. İçeride kim yaşıyor, tanıyor muyum hiç bilemediğim. Bilmekten vazgeçtiğim. Korkusuna uyuyup, tutkularımda boğulduğum. Geceleri yaşanılan. Ay ile doğrulan, güneş ile batılan ev, hayatımın özeti. Dünya hayatı ile ters düşen, kulaklarımda patlayan, özümü yoğuran, dengimi aratan, ruhuma baharat üfleyen, bana kendini uzaktan izleten. Ne yapsam da eksik kaldığımı bildiğim, ne bilsem de hiçbir faydası olmadığını bildiğim, geçmişimle geleceğimin aynı anda etrafımı çerçevelediği ve fakat asla tüm bunların içinde somut olarak yer bulamadığım bir şimdiki zaman olduğunu bildiğim o evin etrafında buldum yine kendimi. Ev soğuk, ev sıcak, ev gerçek. Gerçek olduğunu hatırladığım, bildiğim tek şey. Belki de bu yüzden tek korkum bu ev. Yalnız bu kez genç değilim. Gençken evin etrafında bahçesinden erik çalmak için soteye yatmış uygun anı bekleyen mahalleli bi genç gibi bakınırdım etrafıma. Telaşlı ve merak içerisindeydim. Heyecanlıydım. Ama bu kez büyüdüm. Ne telaşlıyım ne de meraklı. Heyecan da duymuyorum. Masum da değilim. Bu kez eve neden baktığımı bilemeyip kendimden ürküyorum. Tehlikeli biri gibi görünen benim bu kez ev değil. Korktuğum ev değil bu kez. Bu kez kendimden korkuyorum. Bu kez beni tedirgin eden ev değil kendimim. Orada ne işim var hala? Diyelim bir işim var nedir? Evle ne alıp veremediğim var? Ne istiyorum bu evden ben? Neden sürekli bu evi dikizliyorum? O kadar sinirliyim ki şu an kolumu kesip bahçesine atmak istiyorum bu orospu çocuğu evin. Şu an kolumu kesip bahçesine atsam evin kimsenin ruhu duymaz. Zira kolu kesilen benim, ruhunun duymayacağı yine ben, evin bahçesi ise kolumun sessizce düşeceği yer olur. Kolumun kesildikten sonra bedenimde kalan parçasından fışkıran kanlar artık kaçsam da benim oraya geldiğimi gösterecek, kuruyacak çünkü. Kimselere söyleyemeyeceğim ben gitmedim diye. Bu yalan diyecekler. İşte orada kurumuş senin kanın, işte bahçede durmakta olan senin kolun. İşte senin bedeninde olmayan kolun boşluğu. Kimselerden gizleyemeyeceğim bu kez. Kimseler derken kendimden demek istiyorum. ( İnsanın artık bazı şeyleri kendinden gizleyememesi en fenasıdır) Evi gizliden gizliye gözetleyemeyeceğim bu kez. En iyisi kolumu kesmemek. Ama yahu kolumu da kesmiyorsam, boynumu da kesmiyorsam bu büyümüş hallerimle hala daha utanmazca neden bu evi gözetliyorum? Ne bekliyorum? Arsız mıyım ben? Sapık mıyım ben? Bu evi neden seviyorum? Bu evden neden nefret ediyorum ? Bu ev neden bana hiç bir şey yapmıyor? Geceleri neden uyanıp duruyorum? Geceleri uyumak içindir, neden sorun çıkarıyorum kendime? Kendimle ne alıp veremediğim var benim ? Ruhuma esaslı bir tokat atmak istiyorum doğrusu. Bunu ben istiyorum. Tüm bedenimle istiyorum ruhuma tokat atmayı. Tüm ruhumla bu tokadı yemek istiyorum bedenimden. Ya da ötekinden bilemiyorum. Birilerinin bu tokadı atması gerekli görülüyor benim geceleri uyanmamam için, o eve gitmemem için, geceleri uyumak istiyorum. Bu yüzden cezalandırılmam gerekiyor. Bir daha uyanmayacaksın geceleri diyerekten okkalı bir tokat yemem gerekiyor. Ve ben o evin yakınlarına ne zaman gitmeye yeltensem o tokadın şiddetini hatırlayıp ürkmeliyim, gitmemeliyim ve hemen uykuya dönmeliyim. Nefsime hakim olmalıyım. Duvarları nefes alıyor, sobasında ben yanıyorum o evin. Bunu biliyorum, korkum bundan, bacasından tüten duman ben kokuyor. İçeri girmek istemiyorum. Bahçesine dahi adım atmak istemiyorum. Evin içinde beni sobada kim yakıyor bunu da görmek istemiyorum. Evin içindeki sobada beni yakıyorlar diyorum umurumda değil yahu düşünebiliyor musunuz? Umurumda değil diyemem de görmek istemiyorum kim yakıyor beni. Çünkü o zaman belki hiç uyumayabilirim. Evin içine girdiğimden çitin öte yanında kimin beni gözetlediğini düşünürüm bu kez. Elimde değil düşünürüm bunu. Evin içine giremem. Başıma çok daha büyük belalar açılabilir. Bu kez gündüzleri de uyuyamam. Geceleri uyuyamamaya alıştım zaten ama gündüzleri de uyuyamazsam işte o zaman halim fena. Gündüzleri uyurgezer olmaya alıştım. Gündüzleri uyumayı seviyorum. Gündüzleri seviyorum. Geceleri sevmeme nedenim o ev değil. Çünkü geceleri de seviyorum. Çünkü o evi unutalı yıllar olmuştu. Unutmak demek yok etmek demek değildir. Unutulan yok olmaz sadece unutulur. Hepi topu bir hatırlamaya bakar iş. Hatırladığın an her şey tuz buz olur. Geçmiş şimdiki zamanın ensesine patlatır tokadı. Tüm bir şimdiki zaman titrer ve kaçar. Sarsıntıdan gelecek zaman da kaçar kaybolur korkudan. Tokadı en güçlü olan geçmiştir. Ne şimdiki zaman ne de gelecek zaman. Hepsinin efendisi geçmiş zamandır. Geçmiş zaman adamın anasını siker. Hatta her adamın en az bir kez anası sikilmiştir geçmiş zamanda. Bu kesin. Benim geldiğim nokta ise geceleri uykudan uyanmak oldu. Hayırlısı olsun bakalım. Uyanırız amına koyim geceden mi korkucam! . Ama o ev tüm oyunlarımı bozdu. Daha doğrusu ben bozdum tüm oyunlarımı. Bunca yıldan sonra neden böyle oldu hiç bilemiyorum. O eve tekrar gitmemem gerekiyordu yani demek istiyorum ki yine o evi gözetlemeye başlamam hiç iyi olmadı benim için. Kendimden hiç beklemezdim böyle bir şeyi. İnsan kendini dahi tanıyamıyor demek ki bunca yıldan sonra. Yazıklar olsun…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
10 yorum:
okurken her an bir yerde ters koseye yatiracagini sandim; ilk kez boyle bir yazini okudum cunku. ilginc. ama yine guzel.
bir de, bu geceleri uyuyamama- uykudan uyanma durumu cok rastlanir bir illet oldu malesef. yeni bir hastalik sanirim
gecmisler olsun.
ooofffffff
unutmam birkaç günü alıyor ama hatırlamam birkaç dakika.
pulp fiction
vicdan pansumanı bir yorum yazılabilirdi ama sadece "umarım kolay olur" demek istiyorum ağabey.
"çünkü ben oksimoron bir anlam yaratığıyım, kendi kendiyle çarpışan ve dahi yapışan, çok başına parazit bir yaşam süren, ürkek, bulaşıcı ve zararlı" t&t durden @ mono-adamgüvercin-logları
O evde biri var,saclari uzun kabugu kalin,kirilmasi da imkansizken al gozlerini eline tum gucunle sıkıp patlat.
rüyaları istimlak eden bir birim olmalı.
zaten gerçekten ki bakabilmiş ki , içine ... c.t.
Dick Laurent'in anterrabae ile saklambac oynadigi, komsularin bacalardan kivrilarak uzerinize ates kustugu, jack torrance'in beyaz mantosuyla kiyisinda mazzy star soyleyerek kostugu ev.. Taninir. Rengi dunyanin 72 kat derininde yakilan anka kuslarinin kullerinden damitilmis diyorlar. Istemeden kulak misafiri olanin kulagini alir.
iki paragraf atsaydın?
Yorum Gönder