4 Ağustos 2009 Salı

(*)




Başlık : ( * )
Zaman : Şimdi
Katılımcılar : Hepiniz
Sıradaki eylem : Ben yazacam siz okuyacaksınız



( ( başlangıçta ) istiyorum, istiyorsun, istiyor… ( bir süre sonra ) istiyoruz, istiyorsunuz, istiyorlar… Karşı koyamadığımız hep bu değil mi ? Çağımız isterikler çağı… kendini ve öncekileri kodlayan ve aslen bir bekleme odası ki emreden, hiçbir şey beklemeyin diye…
( ve değişmeyen nihayet ) istemiştik, istemiştiniz, istemiştiler… )

“J” harfi ile başlayan bir kelimeyle başlamak istiyorum. Sırf bu yüzden sarhoş oldum bu gece. Olasılıkları arttırmak derdim başka bir nedeni yok. ( Aslında her gece bir çağ ya neyse… )

“konuşurum belki de ağzımdan kaçıverir kelam,
kargaşanın ortasında duruverir selam,
gülümseyiverir belki devam…”

J harfi ile başlayan kelimeyi beklerken çoktan geldi işte. Hep böyle olmadı mı zaten?
ölüme düşen yaşama sarılmadı mı?

“Kırıldım…
yüzeyi alkol damlaları soslu kırık kan ve ayna tablosu,
elden kayıp yere düşmüş bir vişne votka kadehi gibi.
Kırıldım…
yüzü gözünden dökülü yaşlarla süslü,
bir çocuk ifadesi gibi.
Kırıldım…
Hüznü başka dünyalarda tanımlı,
sureti kelimelerde saklı,
bir orman kenteri gibi.
Kırıldım …
Kimselerin artık saymadığı,
böbreği nam salmış nineler gibi …
evet olmadı bak …
böbrek değil o, börek bir kere.
Kırılmayı bile beceremedin…
demek ki yaşlandım…
çürüğün rengine doğru,
kahverengiye meyletmesi,
bir çileğin midede başkalaşması,
kırmızılığını kaybetmesi gibi.
yaşlandım…



Ateşli bir ev partisi sonrası bahçede uyuya kalmış,
sakalı bıyığına denk,
hareketsizliğinde karıncaların yürüdüğü,
dilini değdirse yeryüzünü hoplatan,
denize değse dalga getiren bir yiğidin üzerine yağan çiğler gibi.
Yaşlandım…
evet olmadı bak …
yaşlanma değil o ıslanmak bir kere…
yaşlanmayı bile beceremedin…
demek ki ıslandım…
yüzüne tükürülmüş bir orospu gibi.
Islandım…
alelacele,
bir masaya diğer bir rakı siparişini götüren,
evdeki hasta oğlunu düşünmekten,
adımını dahi kontrol edemeyen bir garson gibi,
ayağı takılıp müşterilerin üzerine döken.
Islandım…
Boğazda, hem de kenarında,
O gemiyi, o geçip gideni izleyen,
Elinde birası, yanında birazdan patlayacak dalgası,
Alelade, habersiz bir yalnız ademoğlu gibi.
Islandım…
Suyu,
Ancak ve ancak,
İçinde benim de olduğum,
Yağmurda çok kalmış bir gocuğun,
İş bilir ellerle sıkılmasıyla ortaya çıkacak bir ıslaklıkta,
Fark edilebilecek bir aymazlık gibi…
evet olmadı bak …
aymazlık değil o yaşlanmak bir kere…
aymazlığı bile beceremedin…
demek ki yaşlandın…”

Yine mi yaşlandım? lütfen herkes bıraksın artık bu işleri. gençlik, yaşlılık bunlar hep o kuşun kanatları. aslında herkes aynı yaşta… yani uzaklıkla ilgili tanımlar bunlar. Kim ki ölüme istatistiksel açıdan daha yakındır odur yavaş hareket edeni, kim ki uzaktır o da konuşur durur. Zaten ne gençler yaşlıları, ne de yaşlılar gençleri dinler. Ne konuşuruz ki hiç anlamam… kuş uçar gider… hem istatistikler kime doğruyu söylemiş ki! Standart sapma bu kadar mı sahipsiz ? bu kadar mı az mühim?

Sıkıldım gibi… Zaten j harfi ile başlayan kelimenin de geleceği yok. Hiçbir geleceği yok, umutsuz vaka… Gerçi beklentilerimizin buralara kadar da geleceği kimin aklına gelirdi ki? Bu kadar da beklenmez ki ama !

“j harfi ile başlayan kelimeyi bulmak adınaydı bu kez. Ne geçti elimize ?
ha evet bir sınırlama getirdiğimiz doğru muhayyilemize.
Fakat her tecrübemizdeki gibi aradığımızı değil bulduklarımızı döktük eteğimize.
Bir karanlık düğüm atılmış gözlere,
Nefesi çeken düğüm çözülüyor, açılıyor fikriyatında.
Oysa gerçek ve gerekçe çok başka, açılan düğüm değil aradaki mesafe,
İnsanla anlam arasında, gittikçe açılıyor hem de.
Çözülen de düğüm değil mukadderatımızın kadim buzulları ki her daim bizi sele teslim ede,
Sonra da ara ki bula, nebula…”

( Ey jön suratlı zaman! ( hoş sen dijital suratlısın artık ya! ) Ey yörüngelerin, eylemlerin ve tüm çekimlerin jandarması zaman! Hayır, kandıramazsın bizi üçe bölünerek! Biz seni bilirdik, biliyoruz ve bileceğiz! Ve sen, zamanın sarayında çalışan cani aşçı toprak! Ey insanları pembeleşinceye kadar öldüren ve sonra yerçekimi sosuyla jöle kıvamına gelinceye kadar kırıştırıp, zaman da gelince içine alan toprak! Girerken, jelatin mi kullanalım istiyorsun kefen yerine, prezervatif niyetine? Jaluziden, böcek kurusu renkli ve vidanjör kokulu odanıza sızan karanlığın hüzmeleri arasında sevişen jartiyerli iblisler gibisiniz, zavallı cinssizler! Jakoben ve Jamaikalı çocuklarınızız biz sizin, hakiki mahlaslarımız hasbıhal efkarında, ellerimizde jambonlu sandviçler, tüm saatlerini kuma gömmüş, röntgencileriniziz… Siz düzüştükçe sallanıp flulaşan hayallerle yaşayan, siz gelince ölen ve siz soyut yahut somutlaştıkça toprakalı pardon portakalı soyanlarız biz!
Kok us unu iç imimize çekip, dil im leri ağ zımıza, k abuk ları yere at an larız ulan ! )

“Lanet olsun ulan sana jilet dilli jaguar desenli jeolojik tektoni!
Sen gelmedin ya,
Sarhoş oldum bak cin tonik içen cin aliler gibi…
evet olmadı bak…
cin tonik değil o bir kere …
Sarhoş olmayı bile beceremedin…
kes ulan kes! olduğu kadar işte, olduğu kadar!!! ”




( * ) : Biz ki boğulmanın zerafetini uyuşmakta bulmuşuz, biz ki cehaletimizin kefaretini sefaletimizle sunmuşuz ve biz ki çocukluğumuzun bahçelerinde ölülerimizle susmuşuz… ölüm en güzel oyuncağımız olmuş, elimize alır almaz kurcalayıp kırdığımız, parçalara ayırdığımız. Ve kırılıp parçalara ayrıldıkça ölüm, bu kez hayat başka mecralar bulmuş yağacak, azgın bir yağmur gibi insanı yaşlanmaya zorlamış, yaşadıkça artan sağanağın telaşından insan ıslandığını fark edememiş, yaşlandıkça ulan nerde bu j harfi ile başlayan kelime demiş de demiş… insan içmiş de içmiş… kadehler kırıldıkça kırılmış… bir türlü başlayamamış… gerisi laf…

Not : Üç noktanın amına koyim...

6 yorum:

kaba şimşek dedi ki...

şunu ayık kafayla okuduğum için bence çok şanslıyım. allah seni kahretsin lan!

not: olm şiiri tırnak içine almışsın. alıntı mı o? alıntıysa kimin? değilse benim olsun mu?

mybraveface dedi ki...

sevgili travis and tyler,

yine mi absinthe ictin? gecen sefer sordugumda absinthe icmistin. bu sefer ne? merak ettim, aynisindan icerim belki. gecen absinthe dediginde tirstiydim..

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Alıntı değil kabacım. Kafanız karışmasın diye tırnak içine almıştım ehehe

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Bu kez efes sevgili mybraveface :)

kaba şimşek dedi ki...

o zaman benim olabilir mi yani?

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Olsun bakalım : )