Sabah bindiğim dolmuşun kaptanı kelimenin tam anlamıyla saykoydu. Onu ilk gördüğüm an anlamıştım. Elli kollu küfürleri vardı ortama karşı. Dolayısıyla yolculuğumun eğlenceli olaylara gebe olacağını anladığımdan mükemmele çok yakın şarkıları, mp3 playerımı kapatıp dinlemeye aldım ortamı. Kulaklıkları kulaklarımdan çıkarmadım ki abuk subuk sohbetlere meze olmayayım. Para uzat diyenlere, koyim de tur at demeyeyim.
Kaptanı izliyordum sürekli. Çok eğlenceliydi. Adam minibüsün içine karşı tam bir istanbul beyefendisi fekat minibüsün dışındaki hayata karşı inanılmaz acımasızdı. Bana beyefendi diye hitap ederken saniye geçmeden kafasını omuzlarına kadar pencereden dışarı çıkarıp "Amuğa kodumun dümbükleri" diye haykırıyordu. Kızacak bir şeyleri hep olabiliyordu. Anlayacağınız yolculuk mükemmele çok yakındı hahah.Neyse lafı uzatmıyayım kaptanımız minibüsünü bir hayvan gibi kullanıyordu. Daha doğrusu onun kontrolündeki minibüs trafik içinde bir hayvan gibi ilerliyordu. Kah tıslıyor kah duruyor. Saldırıyor, pısıyor bi yere gizlenip aniden ortaya atlıyor. 20 metre içinde 90 km hıza çıkıp zobank diye fren köklenerek duruveriyordu. Dolayısıyla böylesine bir minibüsün içindeki ayakta giden yolcular çok samimi olmuşlardı birbirleriyle. İçerisi lunapark gibiydi. Tombalaklar, dömi voleler gırla gidiyordu. İnsanımızın unuttuğu bir yardımseverlik, bir zor durumdakine el uzatmalar, yüzlerde anlayış dolu gülümsemeler peydah olmuştu. Herkesin içindeki çocuk gülümsüyordu. Kah biri diğerini yerden kaldırıyor, kah öteki öbürünün yere düşen çantasını alıyordu. Yerden çantayı almak için eğilen genç fren köklenince kafayı zobank diye direğe koyuyor. “Abi biraz yavaş sürsene” kelimelerini kullanarak sivrisinek taklidi yapıyor. Kaptan minibüse bindiğim ilk andan beri yaptığı üzere yan tarafta giden bi arabaya salya sümük fışkırtarak küfrettiğinden duymuyor başını sıvazlayan çocuğun başarılı sivrisinek taklidini. Çocuk iyi ki duymadı diye seviniyor.
Trafik pert olmuş. Bizim hayvan bi süredir olduğu yerde tıslayıp duruyor. Yaklaşık 15 dakkadır duruyoruz öylece. Belli ki bu fırtınadan önceki sessizlik. Ve evet yan şeridin ilerlemeye başladığını görür görmez bizim hayvan atılıyor ordan gitmek için fekat dakikalardır o şeritte bekleyen hemen yanımızdaki araç buna izin vermeyecek gibi çünkü ilerliyor. Ve bizim kaptan inanılmaz fantastik bi olay gerçekleştiriyor o an. Sağ tarafındaki bozuk paraları istiflediği kutuya elini daldırıp eline ne geldiyse arabanın kafasına fırlatıyor, “ğasgödünekjdasd kodumunun amkdsiksokjasorropğsuçocuğü” diyerek. Kesmiyor bi de arabanın tepesine tükürüyor. Hahahha Ama yine de hiç memnun değil! Suratında net bir memnuniyetsizlik var. Biraz da şaşkın. Birden bozuk paraları aldığı yere bakıyor. Ve ilk kez minibüsün içine karşı sinirleniyor “Lan hepsi 5 kuruş 10 kuruşmuş! Tikir tikir ses çıkardılar! 1 lik demir yok mu?” Ben orda yarıldım artık tutamadım kendimi. Minibüsçe sinirler gerildiğinden benim kahkaham milleti yardırdı. Herkes bastı kahkahayı. Minibüsçe gülüyoruz. Kaptan da bize bakıyor. Çakmak çakmak delilik akıyor gözlerinden, aynı zamanda çok da müşfik. Delilikle müşfiklik arasındaki ince çizgide durmaktan vazgeçip o da basıyor kahkahayı. Kaptanın kahkahasını gören sivrisinek oğlan, yolculuk boyunca kafayı gözü oraya buraya vurmuş çocuk da basıyor kahkahayı, rahatlıyor gariban. Tepesine bozuk para boca edilen kadın şoför ise olaya bir anlam veremediğinden ne olduğunu anlayamadığından, her iki elini de ağzına götürmüş korkuyla bize bakıyor. Hayvanlar gibi gülüyoruz minibüsçe. kadın bizden çok korkuyor...
Kaptanı izliyordum sürekli. Çok eğlenceliydi. Adam minibüsün içine karşı tam bir istanbul beyefendisi fekat minibüsün dışındaki hayata karşı inanılmaz acımasızdı. Bana beyefendi diye hitap ederken saniye geçmeden kafasını omuzlarına kadar pencereden dışarı çıkarıp "Amuğa kodumun dümbükleri" diye haykırıyordu. Kızacak bir şeyleri hep olabiliyordu. Anlayacağınız yolculuk mükemmele çok yakındı hahah.Neyse lafı uzatmıyayım kaptanımız minibüsünü bir hayvan gibi kullanıyordu. Daha doğrusu onun kontrolündeki minibüs trafik içinde bir hayvan gibi ilerliyordu. Kah tıslıyor kah duruyor. Saldırıyor, pısıyor bi yere gizlenip aniden ortaya atlıyor. 20 metre içinde 90 km hıza çıkıp zobank diye fren köklenerek duruveriyordu. Dolayısıyla böylesine bir minibüsün içindeki ayakta giden yolcular çok samimi olmuşlardı birbirleriyle. İçerisi lunapark gibiydi. Tombalaklar, dömi voleler gırla gidiyordu. İnsanımızın unuttuğu bir yardımseverlik, bir zor durumdakine el uzatmalar, yüzlerde anlayış dolu gülümsemeler peydah olmuştu. Herkesin içindeki çocuk gülümsüyordu. Kah biri diğerini yerden kaldırıyor, kah öteki öbürünün yere düşen çantasını alıyordu. Yerden çantayı almak için eğilen genç fren köklenince kafayı zobank diye direğe koyuyor. “Abi biraz yavaş sürsene” kelimelerini kullanarak sivrisinek taklidi yapıyor. Kaptan minibüse bindiğim ilk andan beri yaptığı üzere yan tarafta giden bi arabaya salya sümük fışkırtarak küfrettiğinden duymuyor başını sıvazlayan çocuğun başarılı sivrisinek taklidini. Çocuk iyi ki duymadı diye seviniyor.
Trafik pert olmuş. Bizim hayvan bi süredir olduğu yerde tıslayıp duruyor. Yaklaşık 15 dakkadır duruyoruz öylece. Belli ki bu fırtınadan önceki sessizlik. Ve evet yan şeridin ilerlemeye başladığını görür görmez bizim hayvan atılıyor ordan gitmek için fekat dakikalardır o şeritte bekleyen hemen yanımızdaki araç buna izin vermeyecek gibi çünkü ilerliyor. Ve bizim kaptan inanılmaz fantastik bi olay gerçekleştiriyor o an. Sağ tarafındaki bozuk paraları istiflediği kutuya elini daldırıp eline ne geldiyse arabanın kafasına fırlatıyor, “ğasgödünekjdasd kodumunun amkdsiksokjasorropğsuçocuğü” diyerek. Kesmiyor bi de arabanın tepesine tükürüyor. Hahahha Ama yine de hiç memnun değil! Suratında net bir memnuniyetsizlik var. Biraz da şaşkın. Birden bozuk paraları aldığı yere bakıyor. Ve ilk kez minibüsün içine karşı sinirleniyor “Lan hepsi 5 kuruş 10 kuruşmuş! Tikir tikir ses çıkardılar! 1 lik demir yok mu?” Ben orda yarıldım artık tutamadım kendimi. Minibüsçe sinirler gerildiğinden benim kahkaham milleti yardırdı. Herkes bastı kahkahayı. Minibüsçe gülüyoruz. Kaptan da bize bakıyor. Çakmak çakmak delilik akıyor gözlerinden, aynı zamanda çok da müşfik. Delilikle müşfiklik arasındaki ince çizgide durmaktan vazgeçip o da basıyor kahkahayı. Kaptanın kahkahasını gören sivrisinek oğlan, yolculuk boyunca kafayı gözü oraya buraya vurmuş çocuk da basıyor kahkahayı, rahatlıyor gariban. Tepesine bozuk para boca edilen kadın şoför ise olaya bir anlam veremediğinden ne olduğunu anlayamadığından, her iki elini de ağzına götürmüş korkuyla bize bakıyor. Hayvanlar gibi gülüyoruz minibüsçe. kadın bizden çok korkuyor...
15 yorum:
ahahahahahhaha.... very saykodelik story.... ama bence tüm bu hikayeyi bize mp3 player'ın olduğunu duyurmak için uydurdun... yazıklar olsun sana travis gibi.
Sevgili gofret beyin,
Sanki senin yok mu mp3 playerın?
yok ki:(
benim de yok çünkü korsana karşıyım!!
O zaman lütfen sitemi terk edin! Bunu da bir sitem olarak algılayın lütfen!!!
bu sistem'i terk etmeli bence insanlar. yıkılıcak zati bu sömürücü sistem!
anarşik ruh sizinle olsun!ok bye
travis bize mp3 player'ımız olmadığı için "defolun gidin lan sitemden" gibi fevri bir tepki vermen ile hümanist-sosyalist şiirleriyle öne çıkan genç neslin yeteneksiz şairlerinden sinan'ın şiirlerini sitende yayınlaman arasında bir çelişki yok mu? yoksa neden? varsa neden? süreniz 65 dakika. başarılar dilerim.
Bir kere Genç Şair Sinan'ın mükemmele çok yakın bir ipodu var sevgili gofret beyin. Ayrıca ben sitemden gidin demedim, sitem ettim size. Ariflerin tecahülü de maşallah pek bi garip duruyor!!!
Not : Hepiniz ipod çocuğusunuz!!! Hepiniz ipod çocuğusunuz!!! Mavi şimşekler, turuncu beyaz eşşekler!!!
Sevgili jondaff,
system failure! system failure!
para atma olayı iyimiş yalnız, bizim burada 10kuruşun eksik mi indiriyor aşşaya.
benim de bir taksim kadıköy dolmuşu kelebekli maceram var ama neyse şimdi bu ortamı bozmayayım
Bence tam yeri usta. Dinliyoruz.
taksim kadıköy hattı saat 23:30 ya da 24:00 7 veya 8 yıl önce belki de daha fazla... dolmuşun şöför hizası en arka koltuk... ön taraflar doluyor en son benim oturduğum koltuk sırasının en sağı pencere kenarı doluyor ve ondan sonra o arkadaş ile aramızdaki iki yer boş kalıyor... bir süre daha bekleniyor... derken bir sarhoş yalpalayarak geliyor benim yanımdaki boşluğa oturuyor sarhoşla diğer cam kenarında oturan arasında kalan boşluğa da başka bir vatandaş ( kısa boylu hafif bozuk tipli ancak kıravat ceket... biraz bakınca alt takım mafya koşturucusu gibi biri)
neyse en son sarhoş ve bu şahsiyet te binince dolmuş dolmuş oluyor ve kalkıyor.... sarhoş bu tabi bazen mırıldanıyor ve oturduğu yerde sallanıyor... ve çok doğal olarak trafikteki dolmuş salınımları sarhoşun salınımlarını da arttırıyor... ikinci şahıs öndeki koltuğa kolunu koyup başını da üzerine koymuş vaziyette... derken sarhoşun salınımları ve söylenmeleri en çok onu rahatsız ediyor sarhoşa biraz çıkışıyor... e dedik ya sarhoş bu o da ters ters cevap veriyor ve gerginlik olmaya başlıyor... en sonunda biraz yüksek sesle aralarında tartışıyorlar ve tartışma yükselip küfürleşmeler başlıyor ikinci şahsiyet delirmiş vaziyette sarhoşun yakasına yapışmış durumda - öldürrürrrüm lan seni gibisinden bazı tabirlerle olay tavan yaptı diye düşünürken aslında tavana daha varmış demek gerektiğini elini beline atarken düşünmüş olabilirim...ne çıkarabilir acaba... bir tabanca?.. yok kelebek tabir edilen sustalının en kallavisi imiş... kelebeği şöyle bir havada salladıktan sonra sarhoşun bacaklarına doğru sokmaya başlıyor...
bu arada dolmuştaki diğer yolculardan söz etmek gerekirse hepsi çığlık çığlığa ve şöförün tarafı daha güvenli bölge olmalı ki o tarafa yapışmış vaziyetteler benim oturduğum sıranın sonu cam kenarındaki yolcu da oradan ön tarafa kaçmış vaziyette… ben? Ben sarhoş ve kelebekli şahsiyet arkada … benim ön tarafa geçebilme şansım hiç yok arkam cama yapışmış vaziyette… kelebekli şahsiyet sarhoşa kelebeğini salladıkça biraz bana doğru da sallama şansına sahip (%50) bazen şöföre gözüm takılıyor ne yapıyor diye… bizi kesiyor ama uygun bir yer bulması lazım trafikte… bu arada köprüye girmek üzereyiz… bilen bilir köprüye girişte her iki tarafında da küçük bir polis noktası vardır… ve Avrupa yakasınadan Anadolu yakasına yön alan tarafta bir de küçük cep vardır… polis noktası… oraya gelince şöför cebe kırıyor ve duruyor… kapılar açılıyor herkez uçarak dışarı kaçıyor.. ben sarhoş ve kelebekli içerdeyiz hala benim hiç şansım yok gibi… sarhoşa gelen darbelerin yönünü kendimden de uzaklaştırmaya çalışıyorum… neyse bu arada polis kapıyı açıp içeri bir adım atıyor… elinde o an bir koca telsiz var… kelebekli şahsiyet o an duruyor polise dönüp bakıyor…
polis -napıyosunuz lan diyip elindeki telsizi kelebekli şahsiyetin kelebekli eline vurup kelebeğini alıyor… çıkıyoruz… kısa sürede hızla olay anlatılıyor ( bu arada sarhoşun dizleri bacakları kırmızımtırak) polis -bu ikisi burada kalsın diyor bize…-sizler gidin diyor…
ben ve diğer yolcular dolmuşa biniyor ve gidiyoruz… son…
umarım yeterli olmuştur... kendinize iyi bakınız bu mümkünse... :)
thuglove olmasın o şoför
tög löv? Dolmuş şoförü mü o adam????
Yorum Gönder