Evet sevgili müzik duayenleri. İşte yine karşınızdayız bu kez bi solist olarak. İlk ve son kasetimin adını da “Izgara olmuş gidiyorsun” koymayı yerinde gördük. Sahne adımı da "T&T Köpekbalığıoğlu" olarak belirledik pek sevgili balıkçı ve akşamcı dostlarımızla. Dinamitle av mevsimini açar gibi girecez Unkapanına. Tüm müzik marketlerdeyim pek yakında. Liseli balıklar hedef kitlem. Klibimi Küçükçekmecede suyun içinde çekecem. Pirana felan çıkar diye tırsıyorum ama korkumdan salgılanan enzimlerin yüzüme yayacağı garip mimiklerin, klibe gerçeklik duygusu da katabilirin şevki içindeyim. Kasetin konsepti genel olarak ölüm korkusu. Balık hemşerilerimizin duygusal haritalarına daha küçük ölçeklerden yaklaşacağız bi nebze de olsa... Yeter diyo menejerim sapıtma dedi. Abuk subuk konuşuyomuşum. Amcık... Kaset bi tutsun sana tekmeyi bi koyacam... Neyse son olarak mübarek insan Steve Irwin’e dedicate edicez kasetimizi... Sevgiyle yat dostum…
Buyrun artık hep beraber inceleyelim albümün önemli eserlerini. Ne de olsa çağımız pazarlama çağı. Hadi!
Çıkış parçamız olan "Izgara olmuş gidiyorsun" adlı müstesna eserimizin güfte ve bestesi pek sevgili balıkçı dostumuz İbrahim Abiye ait. Kendisi tam bir levrek dostudur. Bir gün denize sıfır bir meyhanede, ikinci duble rakısını götürürken bi ızgara levrek masasına konulduğunda denizden, tabaktaki levreğe bakmakta olan gözü yaşlı bi levrek görür gibi olmuş denizde. Daha dikkatli baktığında, denizdeki levreğin gözlerinde mutlak bir hüzün görmüş. Kesin yavuklusu diye düşünmüş. Duygulanmış. Orda çıkmış aniden güfte. Peçeteye yazıvermiş. Üzüntüden levreğin kafasını tam yiyememiş, ememiş gözünü... Neyse... Duygusal şeyler bunlar. Daha fazla anlatamıcam... İşte beste işte güfte!!!
Buyrun artık hep beraber inceleyelim albümün önemli eserlerini. Ne de olsa çağımız pazarlama çağı. Hadi!
Çıkış parçamız olan "Izgara olmuş gidiyorsun" adlı müstesna eserimizin güfte ve bestesi pek sevgili balıkçı dostumuz İbrahim Abiye ait. Kendisi tam bir levrek dostudur. Bir gün denize sıfır bir meyhanede, ikinci duble rakısını götürürken bi ızgara levrek masasına konulduğunda denizden, tabaktaki levreğe bakmakta olan gözü yaşlı bi levrek görür gibi olmuş denizde. Daha dikkatli baktığında, denizdeki levreğin gözlerinde mutlak bir hüzün görmüş. Kesin yavuklusu diye düşünmüş. Duygulanmış. Orda çıkmış aniden güfte. Peçeteye yazıvermiş. Üzüntüden levreğin kafasını tam yiyememiş, ememiş gözünü... Neyse... Duygusal şeyler bunlar. Daha fazla anlatamıcam... İşte beste işte güfte!!!
...
...
"Izgara olmuş gidiyorsun
Bana veda ediyorsun
Sakın yüzme diyorsun
Yüzmemek elde değil
Yüzgeçlerin sırma telin
Neden durdu tatlı kuyruğun
Dün benimdin bugün tabaktasın
Yüzmemek elde değil
Pullarına yosun takıp
Dertli dip akıntılar gibi akıp akıp
Basık eliptik kafana bakıp bakıp
Yüzmemek elde değil
Yanında rokalar soğanlar
Neden inip kalkmıyor tatlı solungaçların
Dün benimdin bugün tabaktasın
Yüzmemek elde değil, kaçıp gitmemek elde değil!!! "
Evet bu eserimizden sonra kasetimizin motor eserlerinden biri olacağını düşündüğümüz “Rakı masasına oturdun işte” adlı egzantrik şarkımızı da tanıtmaktan gurur duyarız. Bu kez de dertli bi çupra nın acılarına ortak olacağız sevgili meyhaneciler ve liseli balıklar... Dertli ve bedbah çupramız sevdiceğinin rakı masasına ızgara olarak gelişini görür ve dellenir. Aynı zamanda dertlenir ve ağzından şu dizeler dökülür.
...
...
“Masana beni çağır sevgilim
İstersen mezen olurum senin
Bu balığın cinsi ne diye soran olursa
Deniz çuprası dersin sevgilim
Hayaller kurardık biz günler önce
Hiç yoktu hesapta ızgara olmak bizce
Bilirsin ne kadar görmek isterdim
Anemonlar içinde seni öylece...
Çupranın biriysem sevemez miyim?
Canlı yemlerle karın doymaz diyen ben miyim?
Şimdi çok pişmişsin ben aynı çiğ balık
Sana bir buket yosun veremez miyim ?
Rakı masasına oturdun işte
Dayanmak çok zormuş böyle sevince
Sana iyi sindirimler sözüm kardeşçe
At artık kılçıklarını yen bir an önce...”
...
...
Not : Bu değerli eserimiz ise sevgili Hamdi abi tarafından ortaya çıkarılmıştır. Hamdi abiyi bilen bilir. Bir çupra aşığıdır. Üstüne tanımam der deniz çuprasının. Bir gün çupranın birini yerken bunca yıllık tecrübesine rağmen bi kılçık boğazına batar. Ölecek gibi olur. Tam bu sırada restoranın ortasındaki canlı balık havuzundaki bir çupra ile gözgöze gelir. Ve kılçık o an ağzından fırlayıp havuzdaki çupranın gözüne batar. Derhal garsonu çağırıp “Şurda gözüne kılçık batmış çuprayı bana getirin” demiş. “Izgara di mi abi?” deyince garson, azını yüzünü dağıtmış garsonun Hamdi abi. “Laylon torbaya koy lan. Evime götürüp beslicem ben onu. Dünya ahret kardeşimdir o çupra benim” demiş. İşte o an masadaki peçeteye içini dökmüş abim. Neyse saygılar hamdi abim, hörmetler...
"Seni gördüğüm o geceden beri
Kalbim perişan, gönlüm bir deli
Sana yazdığım beni anlatan
Aşkımla dolu bu sözlerimi
İşte bu bizim hikayemiz,
Öyle saf, öyle temiz
Kenetlenmiş, ayrılamaz
Kalbimizde ellerimiz
Kanımda, canımda, dört yanımda
Senden başka hiç kimse olmasın
Bir gün görsem yeter bana
Gözlerim yolda kalmasın
Olmayacak bir dua mıydı bu?
Allahım bana reva mıydı bu?
Yoksa hemen sonu gelecek,
Acıyla dolu bir aşk mıydı bu?
İşte bu bizim hikayemiz
Öyle saf, öyle temiz
Kenetlenmiş, ayrılamaz
Kalbimiz, ellerimiz"
...
...
Bu da dertli bir köpekbalığının ağzından dökülmüş dizelerle süslü kasetimizin en mühim eserlerinden bir diğeri efendim. Köpekbalığımız bol yıldızlı bir gecenin abisi dahi aydınlattığı bi zaman diliminde bi Müren balığı görür ve köpek gibi açtır. Lakin göz göze geldikleri an ona aşık olur. Ne yapacağını bilemez. Sonra karar verir. Ben şimdi bu müreni bırakırsam okyanusta kaybolur gider. Bi daha nerden görecem yarimi. Kim bilir nerelere takılıyordur sevdiceğim der. Ve onu yemeye karar verir. Çünkü böylece sevdiceği her daim onunla birlikte olacaktır. En güzeli budur der ve saldırıya geçer.
Bu Oşinografik fikşın eserimiz ise sevgili eski balıkçılardan alkolik İsmail abi tarafından yazılmıştır. Muhayyilesi inanılmaz boyutlardaki bu abimize biz deniz aşıkları olarak teşekkürü bi borç biliriz. Gerçi Ümit Besen den etkilendiğini söyledi ama ben anlamadım. Tıpa tıp aynı lan bu piç İsmail???? Ümit Besen abiden `İşte bu bizim hikayemiz` lan bu resmen hayvan! Çalmışın balık düşmanı! Bi de kibirinden dübürü görünüyordu eseri bana getirdiğinde sevgili imza kuyruklarında bekleşen liseli balıklar! Neyse bişi olmaz sevgili müzik ve okyanus tutkunları. Bi eserimiz de cover olsun amına koyim... Yalnız kaseti sikip attın ha alkolik piç İsmail!! Halkla ilişkilerimiz sıfıra indi!
5 yorum:
bugune kadar gordugum en masum ve saf ve naif misra ''Sana bir buket yosun veremez miyim ?'' olsa gerek. cok duygulandim, rakina saglik travis. en guzel baliklar senin olsun, sogani cok yeme agzin kokar.
ben bu yazının üstüne limon sıkarım...sözün bittiği yer...
(ismail'e yüklenme, aklı balık kavuran melekeye gitmiş. biraz sallamış senin işi.olur öyle)
eywallah sevgili dominic molise, şerefe : )
yazık diil mi bu balıklara? yatıyolar böyle boyunları deşilmiş?
Yazık diil mi bu insanlara bu balıkların kılçıkları küçük dillerine batıp can veriyor?
Sözün bittiği yer...
Yorum Gönder