Açılışımı yaptım. Koridorda elimi duvarlara, tavana sallayarak gülerek banyoya doğru yürüdüm. Bir yandan da az evvel yaktığım mumları oraya buraya fırlatıyordum. O sırada Kuş Yuvası adı verilen devasa olimpik stadın içine dev bir kuşun gelip konmasını düşündüm, yumurtladığını, milyarlarca insanın bu devasa kuşu izlemesini. İnanılmaz bir an, unutulmaz bir olimpiyat olurdu diye düşündüm.
Küvetin giderini tıkayıp açtım musluğu sonuna kadar. Bu arada ben de yapacağımız atlayışı tartışıyordum partnerimle. Çok uyumlu, sessiz bir partnerim vardı. Senkronizasyonun en önemli puan nedeni olduğuna ikna olmuştuk karşılıklı. Madalyalar yerde sırası ile dizilmiş hak edenleri bekliyordu. Altın madalya annemin burma bileziği, gümüş madalya kristal likör takımı, bronz madalya ise babamın yakın gözlüğü idi.
10 metre kule atlayışına partner bulmak çok zor olmuştu. Anneme sorsam ağlardı, babama sorsam tokadı yerdim. Bu yüzden partnerimi evin içindeki diğer hayvanlardan seçmeye karar vermiştim. Bir çok denemeden sonra partnerim olmaya plastik kovamız hak kazanmıştı. Havaya fırlatınca mükemmel burgular, taklalar atabiliyordu ve suya girişi benzersizdi. Ve de denemelere doyamıyordu. Çok çalıştık.
Küvet ağzına kadar dolmuştu. Zorluk derecesi 8.4 olan bir atlayış deneyeceğimizi hakemlere bildirdikten sonra kuleye tırmandık. Hakemler hala inanamıyordu bu zorluk derecesine. Çamaşır makinasının üzerinden kuvet çok uzakta görünüyordu. 10 metre kule atlayışlarında bu ilk korku hep gelirdi. Buna alışık olduğumu o an anladım. İlk avını yakalamış bir leopar yavrusu gibi şendim. Tam bir senkronize kule atlayıcısıydım. Partnerim de aynı duygular içindeydi. Bana destek oldu. Birbirimize sevgi dolu şarkılar söyleyen balinalar gibi baktık bir süre. Daha sonra atlayışımıza konsantre olduk. Öne doğru dört burgulu ters takla deneyecektik. Çinli çiftlerin dahi denemekten çekineceği, olağanüstü bir atlayıştı. Zaten 10 metre kule atlayışlarında zorluk derecesi 8,4 olan bir atlayış henüz olimpiyat literatürüne geçmiş değildi ama işte biz bugün bunu başaracaktık.
Nefesimi kontrol ettikten sonra kollarımı iki yana açtım. Kollarımdan birinin ucunda partnerim sallanıyordu. Aynı anda atlayacaktık. Kafam tavana çarpıyordu ve kafam eğik durduğu için dengemi sağlamakta güçlük çekiyordum. Bir türlü dik duramıyordum. Bu yüzden aşağıya inip, hakemlere atlayışımızın zorluk derecesinin 8,9 a çıktığını belirttim. Kabul ettiler. Tekrar çamaşır makinasının üzerinde yerimi aldım. Kollarımı iki yana açtım. One two three foro dedim. Up dedim ve atladık. Partnerimi en son gördüğümde tavana çarpmıştı. Bense ilk burgumu atmakla meşguldüm. Yere düştüğümde havuza güzel bir iniş yapamadığımı derhal anladım çünkü havuza girememiştik bile. Gümüş madalyanın üzerine düşmüştüm. Partnerim ise çamaşır makinasının üzerine geri düşmüştü. Puan kırarlar kesin diye düşündüğümü de hatırlıyorum. Sonrasını hatırlamıyorum.
Gözlerimi açtığımda ilk önce kendimi bir iglonun içinde sandım. Hava buz gibiydi. Göz bebeklerimi hızlıca oraya buraya çevirdim. Kutup ayısı saldırısına hazırlıklı olmalıydım. Her yer bembeyazdı. Yanımda bembeyaz bir kuğu bana bakıyordu. Sakinleştim. Dile geldi, “Nasılsınız?” dedi. “Yakın gözlüğünü kazanabildik mi bari?” dedim. “Efendim?” dedi. “Olimpiyatları açar mısınız lütfen?” dedim. Hala daha ne dediğimi anlamadan bana baktığını görür görmez, “Çabuk ver şu aleti, 10 metre kule atlayışları finalini kaçırıcam!” dedim. Kumanda aletinden, vücudumda kırık olmayan tek uzvum olan sol kolumla Trt3 ü çabucak buldum. Tam o an Çinli çift mükemmel bir atlayışla suya girdi. Atlayışın zorluk derecesi 3.4 idi. Adeta ortalarında bir ayna vardı ve tek bir kişi atlamış gibiydi. Bu bir altın madalyaydı hiç kuşkusuz. Suya girdiklerini sadece biz biliyorduk. Havuzun ise bundan hiç haberi yoktu, tek bir damla bile su çıkmamıştı. Kuğuya “Gördün mü? Aynı biz…” dedim. Ağzıma yanımda duran bardaktaki suları boşaltıp, gerisin geri bir balina gibi havaya püskürttüm gönençle. Büyük ağrılarım vardı.
Kendimden geçmeden az evvel, annemin ağlamasını ve babamın onu sakinleştirmesini zar zor duyuyordum. Belli ki atlayışımı beğenmemişlerdi. Onları zaten hiç bir şey tatmin edemiyordu! 8.4 zorluk derecesini denememize rağmen olacak şey değildi bu. Partnerimin nasıl olduğunu düşündüm o an. Olimpiyatlarda başarılı olmanın kesinlikle ebeveyn desteği ile gerçekleşeceğini tüm insanlığa anlatmaya karar verdiğimde uykuya dalmışım…
12 yorum:
mierhaba,
bilok güzel, ok, ona laf yok da. ya gerisi.
ebeveyn desteği 100% doğru. bakın bizim (biz türklerin) başarılı olduğu (ya da olmaya yazdığı)dallara, boks, güreş, kaldırma...
neden? mahallede kavga edip ağladığımızda ebeveynlerimiz ne nasihat verirdi? evet doğru, sen de gidip vuramadın mı kafasına taşı geçiremedin mi, filan derlerdi, di mi. işte bu ebeveyn desteği ile olimpiyatlardaki madalyalar geliyor.
içinizden bazılarının boksta ne madalyası var lan dediğini duyar gibiyim. sinalşamilsam olimpiyat kadrosunda yokta ondan. ama öbür boxerlarımızda dövecek raakiplerini.
not : bugün bi tanesinin hocası ringe trabzon havlusu atmış. mesaj kaygısı mı var acaba??
saygılarımızla
Sevgili kenny,
Misal ebeveynine karateye gitmek istiyorum diyorsun erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır diyorlar. Kaçıyorsun fakat bu kez de atletizm karşımıza bir duvar gibi çıkıyor. Onda da ecinni gibi kaslı adamlar var, insan ürküyor.
Ebeveynler akıllanmadıkça bence yurdumuzda olimpiyatlar gelişemez.
Bi de komple ebeveynlere yüklenmke yanlış. bence spor dalları eksik olimpiyatlarda. Misal gol atan kaleci, ya da yakartop, istop gibi dallar olsa altın madalya kaçınılmaz bence. Lobimiz eksik.
Saygılar,
t&t
Not : Bu arada Sinan Şamil i önüne gelen dövüyo abi. Sen ne taktın ki ona anlamadım ben?
olsun önemli olan dayak yedikten sonra masadan şampiyon kalkmaktır.
mesela yemekleri yiyon yiyon hiç hesap ödemiyon gibi desem alakasız benzema olacak.
(benzema da iyi adam, cimbom a göz kırpmış)
saygıyı elden bırakmamak gerek
Sevgili Paul,
Sanki bizim ata sporumuz box mu? Bence değil, göçebe boxör mü olur?
t&t
Bu kırıklar aşörtmen serisini devam ettirmene engel olmicak di mi? Çabuk iyileştir aşörtmenliyi Tyler.
Ana-baba denilen kuruma bir b.k beğendirmek mümkün değildir zaten eğer ölümlüysen.
ben bu çocuğa üzülüyorum.aslında babasına daha çok üzülüyorum, hep ona yükleniliyor. ama orda devamlı masum rolune yatan bir anne var, çok sinsi o. orda ağlanıp durucağına, kadın ol da, al tuhafiyeden bir lastik oğlunun aşortmenine dik. babasından kaçarken, kaç kez yuvarlandı aşörmeninin paçasına basıp.
bu arada kendisinin içindeki spor aşkını canı gönülden destekliyor, geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. bunu okuyan komşunun çocuğu büyük bir şevkle banyoya yöneldi, biz kendisini geri çevirip yüzme kursuna yazdırdık. eğitim şart!
kovanın doping almasından şüpheleniyorum.
işte bu yazı bizim niye olimbiyatlarda (islam oyunları) babayı aldığımızı anlatıyor...biz sporu halka indiremiyoruz...bugün maykılpelps amerikalı bir çiftçinin oğlu ama bahçede havuz var..üzerinde yüzdüğü kızın da haddi hesabı yok..
oysa bizde evde olimpiyatlara hazırlanacak küveti olan çok az insan var. hala sabahları duş teknesi denen zımbırtıda yıkanıyor insanlar? nasıl madalya alsınlar ordan çıkıp?
ayrıca "bizde küvet var olm" alt metinli seçkinci tavrınızı da kınıyorum..farketmedik sanmayın..
saygılar..
Çok haklısın mimarşist. Ayrıca bizde Maykıl Felpsin yediği yemekleri satın alacak para da yok. Adamın bi günde yediklerini yiyebilmek için ayda nerden baksan 10000$ maaş lazım. Hayvanöküzü gibi yiyor herif diyetini gördüm. o da nası diyetse. Ya da başka bir deyişle adam diyette bunları yiyosa normalde ne yiyo onu anlamadım.
saygılar,
t&t
allan manyaaaı durup durup okuom ahahah:...
bence aşörtmeni eskiciye verip yeni bir partner ve biraz mandal al. seni yakan partnerindi.
bi de bütün radikal spor yazarları "olimpiyad" yazıyo. acaba şeriyat mı geliyor?
Yorum Gönder