9 Temmuz 2008 Çarşamba

LASTİĞİ GEVŞEK AŞÖRTMEN...




O gün odamda otururken kendimi Afrika'da, bir ağacın gölgesi altında durmuş, hareketsizce etrafı gözetleyen bi antilop gibi hissettim. Gözlerimi kısmış, uzaklardan Discovery Channel jeepi geliyor mu gelmiyor mu ona bakıyordum. Saçı başı düzeltmiştim. Buzlu pet şişemden su içerken birden irkildim! Neden suyu böyle içtiğimi düşündüm. Komple yanlıştı. Doğadan bi kaçıştı. Pet şişe elimde inanılmaz anlamsız göründü birden. Derhal suyu yere döktüm. Karoların üzerinde süzülen sular bana Afrika savanalarında beliriveren göletleri anımsattı. Uzun süredir susuz kalmış bir antilop gibi suyu dilimle, yerden yalayarak içmeye başladım.

Daha şimdiden serinlemiştim, böylesi çok daha iyiydi. Bi yandan da yırtıcı hayvan saldırılarına karşı etrafı kolaçan ediyordum ürkek hareketlerle. Bazen kıl geliyordu ağzıma ama olsun. Doğa böyleydi. Mutluydum ki anında bu mutluluğun verdiği rahatlık ile bi yırtıcı hayvana yakalanmıştım işte. Bi anlık boşvermişlik yüzünden, boynumdan ısırılmıştım. Çırpındım, antilopça haykırdım. Fakat yırtıcı hayvan beni bırakmıyor kükrüyor, boynumu Yaşar Doğu gibi sıkıyordu. Fakat ben de ergen bi antiloptum, kaslıydım. Tüm gücümle karşı koydum. Nadal ile Federer gibiydik. İnanılmaz bir mücadele sergiliyorduk ki annem bana sarıldı. Wimbledon kupası elimden kayıp gitti. Ağlıyordu. “Anne ne işin var burada? Kaç kurtar kendini!Görmüyor musun yırtıcı hayvanı boynumu ısıran?” dediğim anda yüzüme inanılmaz bi pençe darbesi aldım “Sensin hayvan pis herif!!”. “Baban o yavrum ne yırtıcı hayvanı?” diyen anneme soran gözlerle baktım, şaşkınlıkla??! “Nasıl babam? Beni evlat mı edindiniz? Gerçek annem babam nerede?!!!” diye bağırıp yatağımın üzerine sıçradım, sırtımı duvara verdim. Annem sandığım etobur ağlıyordu ama durum çok garipti. Etobur hayvanların büyüttüğü bi otobur olduğumu öğrenmiştim az evvel. Ne yapacağımı bilmiyordum. Peki beni bunca sene neden yememişlerdi ki? Doğada böle bişey mümkün değildi ki? Aslan her türlü yer ki antilopu niye beslesin büyütsün? Bi dakka!! beni daha da besili hale getirip yemeyi planlıyorlardı, olay bu kadar basitti! Derhal kaslarımı bi kaç kez sıkıp gevşek bıraktım, gözdağı dansımı bitirip, haykırdım “ Henüz yeterince kilo almadım beni şimdi yemeyin bence!!!” “Oğlum ne diyosun niye yiyelim seni? Ühühüh...” dedi annem. “Bakın bırakın beni biraz besleneyim bence çünkü şu an için Elvan Abeylegese gibiyim. Bi deri bi kemiğim. Anca koşarım. Keşke de bi sürü yemek olsa da yesem. Lop lop et olsam Hımmmm bi kurt gibi açım!!!” diyerek dilimi ağzımdan çıkarıp, üst dudağımda bi tur attırdıktan sonra içeri çektim. Yanaklarımı şişirip, lezzetli taklidi yaptım. Bu anlamlı ve mantıklı teklifim sanırım onları biraz sakinleştirmişti. Babam olduğu iddia edilen etobur sözlerime hak vermiş olacak ki kafasını sağa sola sallayarak sessizce odadan çıktı, bacaklarıma, kollarıma, en son da yüzüme dikkatlice baktıktan sonra. Yalnız tam bu sırada, burnumun ucunda aşağı düşmek için bir süredir biriken ter damlası artık inanılmaz bi boyuta ulaşmıştı. Titreşe titreşe sallanıyordu. Burnumun ucu korkunç kaşınmıştı. Düşecekse düşseydi artık! Baktım düşmüyor, dilimle bir bukalemun gibi kavrayıp, aldım onu ordan. Çok susamıştım. Hava çok sıcaktı, hava inanılmaz sıcaktı. Zidane gibi terliyordum. Annem pet şişeyi bana uzattı. Aldım içtim lıkır lıkır. Şişenin geri kalanını da kafama döktüm. Çok iyi gelmişti. Annem “Hadi in oğlum oradan. Bakkala gitsin diyor baban.” dedi. “Kendime de rulokat alırım ama!!” dedim. Annem gülümsedi. “Al yavrum al “ dedi.

Eve girerken ilk paket rulokatım bitmiş ikinci paketimi açmıştım. Litrelik kolamı tam açıyordum ki babam “ Lan hayvan herif nerde sigara ekmek? Onlar ne???” dedi. Elimde litrelik kolam, 8 paket rulo katım öylece kalakalmıştım. Sorunun şiddetinden lastiği gevşek aşörtmenim belimden sıyrılmaya başlamıştı. Her iki elim de dolu olduğundan, bi bacağımı yukarı kaldırıp, kıçımı da arkaya doğru itip, minimal peristaltik hareketlerle aşortmenimi yukarı çektim. Babamın gözleri birer araba farı bense bi tavşandım. Zaman donmuştu. Start hakemi emrine girmiş bi pentatloncu gibiydim. Babamın ilk hamlesi ile start verilmiş yarış başlamıştı. Rulo katları ağzıma sokuşturmaya çalıştım, kolayı da fondiplemeye çalıştım. Bi yandan da koridora doğru koşuyordum. Derhal odama dalıp kapıyı kilitledim. Babamın bağırışlarına, annemin ağlamalarına aldırmayıp rulo katlarımın hepsini açtım. Kırıp kırıp yere attım hepsini, tavuklar gibi horozlar gibi yedim hepsini...

7 yorum:

Adsız dedi ki...

meriba,
bilogunuz çokgsel. ailecek coşkulu bi sevinçle okumakta beis görmüyoruz.
piyasalardaki durgunluk ve belirsizlik nedeniyle ailecek köye tatile gittik. imkb yi, dolar, oyroyu burdan takipteyim.
bu arada imkb öğle tatiline girdiğinde ya da seans bitişlerinde boş durmadım. köy kaavesinde sizin bilogu tanıtmaya çalışıyom, izninizle. önce insanlar kaç para evler burda dedi. bilogun ne menem bişey olduğunu anlamadılar. çok güldüm bu cahil halka.
bu yazinizi kaavede insanlara yüksek sesle okudum. yazidaki manevralardan kaave cemaati dumur oldu. antiloptan girip nadal federer' den çıkan rulo kat, zidane, elvan v.s derken kaave cemaati çaydan sigaradan kesildi. nihat kaaveci bana, sktir ol, bi daa bööle zararli neşriyatları okuma burda, dedi.
feridun abi de burda (düzaaç). benden önce o da bişiiler tingirdatmiş, yazinin algilanmasında o da problem yaratmış olabilir kanaatindeyim.
özetlen sorum şu, sanat sanat için midir, yoksa halk için midir? halk derken hangi halk? benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?
saygılarımızla

Travis and Tyler Durden dedi ki...

sevgili pavluçenko,

öncelikle seni beğeniyoruz, talibiz. gerçi duydum başka takımlar da senden hoşlanıyormuş. sen bilirsin. o ne kafa şutları, o ne çarpraz koşular, o ne sağlı sollu şutlar, driplingler, istoplar. aynı van basten gibi yürüyon ayrıca. talibiz!

şimdi de cevaplar :

sanat sanat içindir yoksa halk için değildir. isteyen halk takip eder ama sanatı. halk derken dünya halkı. senin oyunla dağdaki çobanın oyu bir değil iki bence.

saygılar...

Adsız dedi ki...

meriba,
bilogunuz çokgsel.
matematiksel yaklaşımınız beni çok tatmin etti.
aylar önce bir hanımefendinin kuyuya attığı taşı çıkartmış oldunuz bu vesileyle.
1+1=2
türkiyenin (bırakalım lokal terimlerle konuşmayı), dünyanın sizinle gurur duyabilmesi için elimden geleni yapma gayretimden asla vazgeçmeyeceğim.
saygılarımızla

Travis and Tyler Durden dedi ki...

sevgili gerd müller,

yüreğine sağlık...

saygılar bizden size, neydi o günler...

Emre A dedi ki...

"Buzlu pet şişemden su içerken birden irkildim! Neden suyu böyle içtiğimi düşündüm. Komple yanlıştı. Doğadan bi kaçıştı."

sdklfjsdklfjsdklfjsdklfsdjklfsdlkfjsdklflk

Adsız dedi ki...

sayin travis and tyler durden,

bilogunuza hayranim...soyleyecek soz bulamiyorum. tek elesitirim, sukela butonu bulunmamasi...clginlar gibi sukela vermek istedim, bulamadim. bu bir tatminsizlige surukledi beni, anlik. sonra kendimi yazinizi tekrar okurken buldum. aldigim haz keci boku kivamindaydi keci bokunu da cok severim ayrica.

saygilar.

Travis and Tyler Durden dedi ki...

Sevgili redyohedbengır,

klasjdklajhsdkljhaskldjhaksjd



Sevgili mybraveface,

tekrar teşekkürler

Saygılar hepinize...